Tuz Mağarası, Çankırı il merkezinin 18 km. doğusunda, Balıbağı köyü sınırları içinde bulunuyor. Çankırı Belediyesi, TCDD ile Çankırı’ya özel tur tren seferi başlatmış. 12 Nisan 2025 tarihindeki bu turu da 5 adet acenta ile paylaşmış. Ben Esenyel Turizm acentasının turuna katıldım. Karayolu ile 1 saat süren yolculuk, trenle 3 saat sürdü. Tren içi ikramlar ve sohbet, yolculuğun keyifli geçmesini sağladı. Program, Tuz Mağarasını ve Çankırı içi geziyi kapsıyordu. Tur sonunda, aynı trenle Ankara’ya döndük.

İstasyona indiğimizde bizi Çankırı folklor ekibi karşıladı ve otobüslerle Çankırı Tuz Mağarasına hareket ettik. Halka gezdirilen mağara ile üretim yapılan mağaralar ayrı ve gezilen mağara tüm alanın küçük bir parçası. Üretim yapılan mağaralarda duvardan kesilen tuz blokları büyük kamyonlarla tuz işleme yerine taşınıyor.


Kimyasal olarak basitce Sodyum Klorür (NaCl), bizim bildiğimiz sofra ya da yemek tuzu. Bir mineral. Tuzun en büyük özelliği besin maddelerini uzunca süre bozulmadan koruyabilmesi. Bu nedenle, gıdaların saklanmasında, Tarih boyunca kullanılmış, kullanılmaya da devam ediliyor. En eski kullanıma, et ve balıkların saklanması için, Sümerliler ve Babilliler de rastlanıyor. Tuz aynı zamanda bir besin maddesi ve bir elektrolit. Vücutta bir çok kimyasal reaksiyonda görev alıyor. Su tutma özelliği nedeniyle, su kayıplarını önlüyor. Tuz besin maddesi olmasının yanı sıra, kimya sanayinde, su yumuşatmada, deri sepilemesinde de kullanılıyor. Su da kolaylıkla eridiği için Dünyada en yaygın minerallerden birisi. Denizlerde farklı oranlarda tuzluluk mevcut. Kapalı havzalardaki göller de tuz ihtiva ediyor. Tuzun insanlarca önemi nedeniyle, Roma imparatorluğunda bir dönem lejyonerlerin (askerlerin) maaş ödemeleri tuzla yapılmış. Latince salarium tuz anlamına geliyor. Maaş kelimesi salary (ing.) salarium’dan türetilmiş. Tuz önemli kullanım alanına sahip olduğu için (kıymetli maden gibi), devletler tuz vergileri koymuşlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Fransız Regie İdaresinden devralınan içki ve tütün piyasası, İnhisarlar İdaresi adıyla yeniden düzenlenmiş. Daha sonra Tekel idaresine dönüştürülen bu kurum, uzun süre tuzu da devlet tekeli altında üretti ve pazarladı. Tekel kapsamı dışına çıkarıldıktan sonra, özel sektör tuz üretimine başladı.
Türkiye’de, Çankırı’nın dışında Kağızman/Kars ve Tuzluca/Iğdır da da tuz mağaraları var. Bu mağaralar milyonlarca yıl önce oluşmuş. Çankırı Tuz mağaraları Hititlerden beri biliniyor ve kullanılıyor. Yaklaşık 400 yıllık tuz rezervine sahipmiş. Şimdi Yer Altı Tuz Şehri olarak adlandırılan bölümü turizme kazandırılmış.

Sağlık amaçlı kullanım için de çalışmalara başlanmış. Düşük nemli ve yüksek mineralli havasının solunum rahatsızlıklarına iyi geldiği söyleniyor. Mağara girişi ve tabana kadar inen eğimli yol, ağaç direk ve payandalarla takviye edilmiş.


150 m. kadar derinde olan zemine inildiğinde sağa ve sola giden ışıkla aydınlatılmış galeriler var.




Bir galerinin sonunda küçük bir göl görünüyor.


Bir başka galeride tuzdan yapılmış hayvan heykelleri sergileniyor.


İki galeriyi bağlayan geçiş bölgesine bir kafe yerleştirilmiş. Önündeki sandalye ve masalar ziyaretçilere dinlenme olanağı sağlıyor.


Galerilerin duvar ve tavanları kaya ile karışık tuz katmanlarından oluşuyor.


Bu mağaraya 250 yıl kadar önce düşen bir eşeğin ve tavşanın cesetleri, bozulmadan zamanımıza kadar ulaşmış. Şimdi camdan yapılmış iki vitrinin içinde sergileniyor.

Girdiğimiz eğimli yola, mağaradan çıkmak üzere yöneldiğimde sol tarafta Küpecik Peyniri tabelası ile karşılaştım. Burada tel çitin arkasında, zemine tersine gömülmüş sırlanmış saksı (terra cota) benzeri kaplar gördüm. Sembolik olarak yerleştirilmiş bu kapların benzerleri küçük küplere basılan şirden mayası ile mayalanmış inek sütü telemesinin, üç ay süre ile kuma gömülen küplerde olgunlaşması sağlanarak Küpecik Peyniri elde ediliyormuş.


Mağara içindeki turum böylece tamamlandı ve geldiğim eğimli yoldan devam ederek, Mağaranın kapısına ulaştım.



Çıkışın solunda tuz ve tuzdan yapılan lamba, kolonya, vazo vs. gibi şeylerin satıldığı bir dükkân bulunuyor.



Çankırı kent turunu tamamladıktan sonra, Ankara’ya dönüş için Çankırı Tren Garı’ndayım.

Bir başka yazımda buluşmak üzere esen kalın, sevgili dostlar.
GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/dNTWLJptBFUdBGyL7
Sevgili Gezgin Dostum,
Bildiğin gibi, Na ve CL Atom yapıları dolayısı ile karşılaşınca, Katoloik evliliği yapıyorlar. Yani Dünya ve Ahirette beraberler. Ahireti bilmem ama SODYUM ve KLOR NaCl Tuz olduktan sonra Tuz olarak kalıyor ve ta en başından ayrı ayrı başladıkları kimyasal birleşme serüvenleri burada sonlanıyor. Sanırım bu nedenden dolayı SALT Sözcügünü Latince temelinin Sonuç- Tamamlanma dan geldiği söylenir. Yaradılış, TUZ (NaCl) ve SU (H2O ) böyle bir özellik vermiş. Evrenin Dengesinin süre gelmesi nedense yaradılış bu elementlerin ayrılığını Elektroliz müdehalesi ile olmasını kural olarak koymuş. Elbette her elementin Atomları arasındaki boşluklarda, başka minerallerde eser miktarda bulunuyor. Altın dan tut da sülfürlere kadar. Bu katkılar tuzun kalitesini belirliyor. Rafine işleminde bunların bazıları yok olabiliyor. Bu nedenle doğal ve işlenmemiş tuz en güzeli.
Sevgili gezgin dostum. Aklına sağlık daha nice gezilere.
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler, Sevgili Akın.
BeğenBeğen