MAVİ DEĞİRMEN, SEFERİHİSAR

Seferihisar’ın Akarca sahilinden Maydonoz koyuna giderken, Ürkmez Doğanbey yakınlarında, solda bir tepenin üstünde kanatları mavi renkte olan bir yel değirmeni gördüm ve dönüşte yol sapağından yokuş yukarı çıkarak, arabamı değirmenin arkasına park ettim.

Değirmenin yan tarafında sağ tarafı mutfak olan tek katlı bir restoran var. Tokatlı emekli öğretmen Erdal Turgut tarafından işletiliyor. Tokat kebabı spesiyalitesi. Buradan Çeşme yarımadasının güney tarafındaki Teke burnuna ve Sisam adasına doğru harika bir manzarası var. Ege denizi ayaklarınızın altında.

Sahibini sorduğumda Üstün İzci beye ait olduğunu ve seyir terasının altındaki küçük marangoz atölyesinde bulunduğunu, söylediler. Atölyede Üstün İzci beyi sandalye parçalarını tornada çekerken buldum. Bunları birleştirip sandalye yapacakmış. Üstün bey, T.C. Ziraat Bankası şubesinin müdürüyken, buraya aşık olmuş. Yıkık dökük bir değirmen kalıntısı. Sadece taş duvarlar var. Burayı satın almak için çok uğraşmış, defalarca gelip gitmiş. Sohbetimizde, ben de T.C. Ziraat Bankasında çalışmış olduğum için, çok sayıda ortak arkadaşımız olduğunu gördük. Sohbetimiz, ister istemez o yöne kaydı ve arkadaşlarımızı andık.

Yeldeğirmeni, Doğanbey’de (o zamanki adı İpsili) yaşayan bir Rum ustaya, bir gümrük memuru emeklisi olan Tırtıroğlu Hacı Ali Ağa tarafından, 1856 yılında yaptırılmış. Katırlarla taşınan buğday bu değirmende un haline getiriliyormuş. Tırtıroğlu Hacı Ali Ağa’nın vefatından sonra oğluna, sonrasında mirasçılarına intikal eden değirmen, 1924 mübadelesi ile köye yerleşen Bulgaristan doğumlu Ferhat Demirel tarafından 1940 yılında satın alınmış ve 1960 yılına kadar çalıştırılmış. Türkiye’de un sanayi gelişmeye başlayınca, değirmen teknolojik olarak geri kaldığı için, bakımı yapılmamış ve yavaş yavaş harabeye dönmüş. Önce pervane kanatlar, sonra ahşaptan yapılmış mekanik aksam ve çatı çürümüş ve parçalanmış. Unu öğüten değirmen taşları bile yok olmuş.

Üstün İzci Bey, 2014 yılında Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in desteği ile, Mimar Namık Torun’a hazırlattığı restorasyon projesini hayata geçirmiş. Öncesinde Almanya, Hollanda, Türkiye’de Bodrum, Çeşme yarımadasındaki yel değirmenlerini incelemişler. Mekanik aksam, orijinalinde olduğu gibi ahşaptan yapılmış. Bir diğer özelliği de rüzgâr kanatlarının (pervanesi) çatı ile birlikte yatay düzlemde 360 derece dönüyor olmasıdır. Bu özelliği ile, rüzgârın yön değiştirmesine göre rüzgâr kanatları da yön değiştirebilmektedir.

Değirmene kemerli bir kapıdan giriliyor. Giriş bölümünde, üst katta herhangi bir elekten geçmeden öğütülmüş unun, kare kesitli ahşap bir boruyla indiği dolap bulunuyor. Bu dolapta biriken un, el ile çuvallanabilmektedir. Ancak, değirmen çalıştırılmamakta, bir müze gibi korunmaktadır. Un dolabının etrafına, Üstün Beyin imal ettiği döküm sobalar, Zetina marka eski bir dikiş makinası, bir ahşap koltuk yerleştirilmiş. Duvara bir saz, bir gemici feneri ve bazı objeler asılmış. Bu bölümde pencere bulunmuyor. Üst kata, duvara yapıştırılmış, altı basamağı ahşap devamı taş olan bir merdivenden çıkılıyor.

Üst katta karşılıklı iki kemer pencereden yeterli ışık giriyor. Ortada değirmen taşı var ve üstünde rüzgâr kanatlardan hareketi değirmen taşına ileten ahşap bir çark, tavana asılı gibi duruyor. Rüzgâr kanatlarından gelen yatay dönüş mili, koca bir tekerleği andıran, üzerinde dişler olan büyük çarkı (ahşap dişli) çeviriyor. Çarkın üzerindeki dişler, hemen yanı başında bulunan konik silindirik ahşap mekanizmaya takılarak, yatay hareketi, düşey harekete çeviriyor. Mekanizmanın ortasından geçen dikey mil değirmen taşının ortasına bağlanıyor ve böylece rüzgâr gücü değirmen taşını döndürebiliyor. Büyük çarkın arkasındaki besleme dolabına dökülen buğday ince bir kanal ile (çakıldak), değirmen taşının ortasına dökülüyor. Alttaki sabit taş ile, üstte dönen taş arasında ezilen buğday yanlardan un olarak çıkıyor ve alt kata akarak, un dolabının içinde toplanıyor.

Üstün bey bu bölüme de; eski radyolar, hesap makinaları, düven, dirgen, yaba, orak gibi tarım aletleri, bakır kazan, leğen ve güğümler, çeyiz sandığı, et kıyma aparatı, idare lambaları, gemici fenerleri vs. objeler yerleştirmiş. Merdivenin yapışık olduğu duvar da değirmenin eski fotoğraflarıyla süslenmiş. Avluda değirmen taşları sergileniyor.

Üstün beyin bir başka merakı da zeytin ağaçları. Değirmenin avlusuna, çeşitli yerlerden 200 yaşında zeytin ağaçlarını, çok özen göstererek, nakletmiş. Halen, yeni yaşlı zeytin ağaçlarını aramaya devam ediyor.

T.C. Ziraat Bankası çalışma dönemimde karşılaşmamış olsak da, Üstün beyi çok eski bir arkadaşım gibi hissettim. Samimi, sıcak yaklaşımı ve sohbeti bu duyguyu verdi. Buradan, kendisine selam ve sevgilerimi sunuyorum.

Değirmenle ilgili fotoğraflarım, aşağıda, Görseller bölümünde. Bir başka yazımda buluşmak üzere, esen kalın sevgili dostlar.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/BqFtFWKpaxCLH7nv8

6 comments

    • Doğan Bey, yazının teması değirmen olunca, restorana yönelmedim. Buradan kısa bir bilgi vereyim. Kebap çeşitleri, balık ana menü yemekleri. Bunların arasında Tokat kebabı için özel fırına sahip. İçki de veriliyor. Bu mekânda nişan, düğün ve benzeri toplu yemek imkânı da var. Ancak, fiyatlar değişken olduğu için, fiyat bilgisi almadım. Yemek dışında kahvaltı sunumu da var. Selamlar.

      Beğen

Huseyin için bir cevap yazın Cevabı iptal et