ANTİK MISIR İNANÇ SİSTEMİ

Yazının başlığı çok iddialı oldu ama, başka bir başlık da bulamadım. Ben, bu başlık altında, 13-22 Kasım tarihli Mısır gezimde öğrendiklerimi, basit bir şekilde aktarmaya çalışacağım.

TANRILAR VE TANRIÇALAR

Antik Mısır kültürüne şekil veren, bu inanç sistemi ya da kısaca dindir. Bu inanışa göre; bir tanrı veya tanrıçanın gücü, Mısırlı insanların gökyüzünde, yeryüzünde ve yer altında gördükleri her şeyde görülebilir. Bu nedenle de çok sayıda ve biçimde tanrılar ve tanrısal varlıklar var. Önem verdikleri tanrıların yeryüzünde bir evleri olması için de tapınaklar yapmışlar. Bu tapınaklar; girişleri heybetli uzun koridor ve sütunlu salonlardan sonra ulaşılan, sadece rahiplerin girebildiği ve tanrı toteminin bulunduğu kült odasının (cella, nao) yer aldığı muhteşem yapılar. Seçkin kişiler tapınak içine girebiliyormuş (kült odası hariç), halk ise, tapınak önünde dua edebiliyormuş. Bunlara örnek olarak, Karnak ve Luksor tapınakları verilebilir.

Mısır dininin bazı unsurları, Nil deltasına doğudan göç etmiş Asyalı halklar tarafından taşınmış. Osiris, İsis ve Seth arasındaki ilişki Sümer’deki İnanna, Dumuzi ve Ereşgikal arasındaki ilişkiyle benzerlik gösterir. Diğer taraftan, Mısır inanç sistemi Yunan ve Roma tanrılar sistemini de etkilemiş. İsis’in Astarte, Venüs ve Afrodit karşılığı olduğu da belirtiliyor. Zorlama da olsa bir başka iddia da Karia’daki (Muğla yöresi) bir öğretinin Baalbek üzerinden Mısır’a geldiği ve Ra inancını etkilediği yönündedir. Fenike tanrısı Baal de Antik Mısır’da değişime uğramış. Antik çağın en iyi denizcileri ve savaşçıları olan Karialı (Bodrum, Milas, Muğla bölgesi) paralı askerler, M.Ö. 8. yüzyılda Mısır’a gelmişler ve Firavunların muhafız birliklerini oluşturmuşlar. Luksor tapınağının sütunlu salonundaki Karca yazıları ve grafitileri, gece gezdiğimiz için, maalesef göremedik.

Aşağı Mısır olarak adlandırılan, Kahire’den İskenderiye’ye kadar olan Nil deltasında, önceleri Nom adı verilen küçük site devletleri (belki kentten de küçük yerleşimler) bulunuyormuş. Bunların her birinin köpek yılan, çakal, şahin vs. hayvanlardan oluşan totemleri varmış. Bu nomlar birleşerek Aşağı Krallık kurulduğunda, her bir totem, insan vücuduna girerek ayrı bir kuvvet ve görevle Mısır Tanrılar Sistemini oluşturmuş. Ancak, tam olarak bir sisteme oturtmak da mümkün değil. Çünkü, Nil vadisindeki siyasi gelişmeler ve egemen olma durumu, tanrıların egemenliklerinde de rol oynamış. Kimi tanrılar, genelde etkili olurken, kimi tanrılarda bazı eyaletlerde ön plana çıkmışlar. Aşağı Mısır (Nil deltası), Yukarı Mısır’a egemen olup, Mısır krallığı kurulduğunda Horus inancını da Yukarı Mısır’a taşımış. Yine Mısır krallığında başkentlerin yer değiştirmesi ile bazı tanrılar ön plana çıkmış.

Mısırlılara göre, her şeyin başı güneşle betimlenen Gök tanrıdır. Ra adıyla kimlik bulmuş. Bir güneş diski etrafında kobra ile sembolize edilmiş. Buna Ra’nın gözü de deniyor. Ra gündüzleri gökyüzünde kayığı ile dolaşırken, geceleri yeraltına iniyor. Thebes’in (Luksor) ilk ve güçlü tanrısı, sembolü koç olan Amon (Amun, Aton, Amen) Thebes’in başkent olarak kabul edildiği Orta krallık döneminde, Ra ile birleşerek Amon-Ra kültü ortaya çıkmış.

İnsanlardan önce evrende yaşadıklarına inanılan Mısır tanrıları, üçlü bir sisteme oturtuluyor. Baba, anne ve oğul, yani kutsal aile. Ancak siyasi gücün ve yerin değişmesine bağlı olarak, bu üçlü sistemdeki adlar değişiyor. Belki de bu üçlü sistem, İskenderiye piskoposu Athanasios’a ilham kaynağı olmuş olabilir. Piskopos Athanasios ve taraftarlarının Libyalı papaz Arius ve taraftarları ile Hristiyan felsefesi üzerine yaptıkları, uzun yıllar süren sert tartışmalardan sonra, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh üçlemesi (Trinity) İznik Konsilinde kabul edilmiş.

Biz tekrar Mısır’a dönecek olursak, tanrılar arasında da insanlar gibi sosyal ilişkiler var. Kendi toplumları içinde görevleri, birbirine karşı sorumlulukları ve bir aile yaşamları var. İnsanlardan önce yeryüzünde ve evrende yaşadıkları düşünülen tanrılar, yukarıda da belirttiğim gibi baba, anne ve oğuldan oluşan kutsal bir aile düzenine sahipler.

Elefantin üçlüsü olarak adlandırılan Khum, Satet ve Anuqet. Elefantin adası Nil üzerinde bulunurken Aswan barajı ile birlikte sular altında kalmış. Bu adadaki Abu Simbel tapınağı da yeni yerine taşınmış. Bu üçlü ile ilgili resimleri, Abu Simbel tapınağı içindeki duvarlara işlemişler. Khum, koç başlı olarak betimleniyor.

KHUM (KOÇ BAŞLI TANRI)

Diğer bir üçlü aile; Osiris, İsis ve Horus‘dur. Bereket ve sağlık tanrıçası İsis; Nut ve Geb’in kızları, Nil deltasında bitki ve ölüler ilahı olan Osiris’in kardeşi, eşi ve Güneş tanrı Horus’un annesidir. Horus, şahin başlı ve kanatlı olarak betimlenmektedir. Osiris, Memphis’te (Sakkara) Anubis’in (çakal başlı) yerine geçmiş ve ölüleri korumuş. Aynı zamanda öte alemin, öte alemde yargılamanın ve yeniden doğuşun tanrısı.

AMON’UN OĞLU, TANRILARIN KRALI OSİRİS VE EŞİ TANRIÇA İSİS

Tanrıların kralı Ra, bir gece uyurken, İsis, Ra’nın tükürüğünü alır ve kille karıştırır ve bir yılan yaratır. O gece, yılan Ra’yı ısırır. Isırılan Ra perişan olur. ”Sabahları Khepri’yim, onun durgun hali Ra’yım. Akşam vakti Atumu’yum. Bu zehir ilerlediği için durdurulmadı.” Kimse onu iyileştiremez. İsis, Ra’ya gizli adını söylemesi karşılığında, iyileştireceğini söyler. Ra bunu kabul eder. Gizli adı öğrenen İsis Ra’yı iyileştirir ve onun üzerinde büyük bir güce sahip olur. Osiris’in kral olabilmesi için, Ra’yı tahtı bırakmaya ve göklere çekilmeye zorlar. Ra tahtan çekilince de, Osiris tahta oturur ve Tanrıların kralı olur.

Osiris iyiliğin sembolüdür, kardeşi Seth ise kötülüğün. Osiris, tanrılar ve insanlar tarafından sevilir. Seth bu durumu kıskanır. Seth, kardeşini öldürmek için bir plan yapar. Kardeşinin ölçülerine göre bir tabut yaptırır ve onu çok değerli taşlarla süsler. Bir şölen düzenler ve bu şölene kardeşini davet eder. Şölen sonunda, tabutu ortaya çıkarır ve kim bu tabuta uyarsa, bu tabutu ona vereceğini söyler. Herkes sırayla tabutun içine girer. Sıra Osiris’e gelir. Osiris tabuta girdiğinde, Seth hemen tabutun kapağını kapatır ve çiviler. Nil ırmağına bırakır. Tabutu uzun çabalardan sonra ele geçiren İsis, büyüyle Osiris’i hayata döndürmek üzereyken, Seth’in saldırısına uğrar. Seth, Osiris’i 14 parçaya ayırır ve Mısır topraklarına dağıtır. İsis topladığı her bir parça için bir tapınak yapar. Uzun uğraşlardan sonra ve Anubis’in yardımıyla, ölmüş olan Osiris’i diriltir ve intikamın alınması için oğlu Horus’u Seth’in üzerine gönderir. Toth ayının 13. gününde (13 sayısının uğursuzluğu, buradan geliyor olabilir) Horus ve Seth karşılaştıklarında, Seth kendini su aygırına dönüştürür ve suya dalar. Horus da su aygırı olarak Seth’in peşinden suya dalar. İsis, su içindeki mücadeleyi endişe içinde izler. Bir an Seth’in Horus’u öldüreceğini düşünerek, metallerini (mızraklarını) Seth’e saplar. Seth acı içinde kıvranarak ve İsis’e ben senin kardeşin değilmiyim, diye yalvararak metali çekmesini söyler. İsis, bu yalvarış karşısında metali geri çeker.

Bir diğer öykü de, ” Horus Ra’ya dedi ki:: Dikkatle bak, Seth benim gözüme vurmuş gibi Ra tanrılara dedi ki: Seth, Horus’un gözüne dev bir domuz olarak girmiş. Onu iyileştirin”. Bir başka metinde gözün yerinden çıkarıldığı ve tekrar yerine konulduğu şeklindedir. Horus’un gözleri güneş ve ayı temsil eder. Bugünkü nazar ve göz boncuğunun kaynağı olarak, Horus’un gözü gösterilmektedir. Göz, Ra ile de ilişkilendirilmektedir. Siyah olan Ra’nın gözü ve mavi olan da Horus’un gözüdür. Başka tanrı ve tanrıçalar da var.

HORUS’UN GÖZÜ

Ra’nın kızı Hathor, bereket, aşk ve doğum tanrıçası. Kutsal hayvanı inek. Horus’un eşi olarak da kabul edilmektedir. İnek şeklindeki tanrıça, boynuzları arasındaki güneşle bitkiler arasında resmedilmiş.

HATHOR, BAŞINDAKİ BOYNUZLAR ARASINDAKİ GÜNEŞ DİSKİ İLE GÖRÜLÜYOR.


Toth ya da Touth: Bilim tanrısı. İbis kuşu başı ile betimlenmiş, bazen de şebek olarak.

Anubis, Çakal Tanrı: Ölüleri mumyalayan ve öteki dünyaya gitmelerine yardımcı olan tanrı.


Meskhenet: Doğum koltuğunun ve kaderin tanrıçası. Osiris’le birlikte ölülerin yeniden doğmalarını yönetiyormuş.


Bes ya da Bastet: Dişi kedi olarak tasvir edilmektedir.

BASTET (KEDİ TANRIÇA)


Khepri, Scarabae, Kutsal Mısır Böceği ya da Bok Böceği: Böcek iki yumurtasını taşırken, sabah ve akşam güneşlerini simgelediği düşünülmüş.

KHEPRİ, SCARABAE


Sobek, Timsah Tanrı: Tam bir timsah, ya da timsah başlı bir adam olarak resmedilmiş. Sobek bazı tanrılarla ilişkiliymiş. Horus Osiris’in cesedini Nil’de bulmak için timsah kılığına girmiş. Sobek, Horus’un doğumunda İsis’e yardım etmiş.


Bal Arısı: Kralları (firavun) temsil eden balarısı, Ra’nın göz yaşları olarak nitelendirilmiş. Bal arısı, bal, kehribar ve güneş birbirleriyle ilişkilendirilen metaforlar.

BAL ARISI


Apis Öküzü: Canlı bir hayvana tapınmanın en temel örneğidir. Alnında beyaz bir üçgen, sırtında akbabaya benzer bir siyah leke ve dili üzerinde hamam böceğine benzer bir işaret bulunuyor. Rahipler tarafından Memphis’te beslenen Apis Öküzü, Memphis’in yaratıcı tanrısı Ptah’ın canlı örneği kabul ediliyormuş.

APİS ÖKÜZÜ
ÇEŞİTLİ TANRI MOTİFLERİ (ARI, KAZ, İBİS, SCARABAE VE SONSUZ HAYATA GEÇİŞİN ANAHTARI ANKH)

Eski Mısır tarihinde, bir de tek tanrıcılığın (monoteizm) olduğu bir dönem vardır. IV. Amenhotep ya da Amenofis (Amon’un hoşnut olduğu), Thebes’de kral olarak tahta geçtiğinde, eşi Nefertiti ile birlikte, Amon rahiplerinin kehanet yolu ile devlet işlerine karışmaları ve devlet otoritesine rakip duruma gelmiş olmalarını engellemek amacıyla, devlet merkezini Nil’in doğu kıyısındaki Amarna’ya (Tell-el Amarna) nakletmiş. Adını Akhenaton (Aton’un hizmetkârı) olarak değiştirmiş. Kral, bütün rahip sınıfını vezirine bağlamış. Amon makamı kaldırılmış. Güneş esaslı Aton, yeni tanrı olarak kabul edilmiş. Bu inanışta, Güneşin her tarafa eşit saçtığı ışık ve sıcaklık, adaletle ilişkilendirilmiş. Dualarında ”Ey Sen ki tek ilahsın ve hiç bir benzerin yoktur. Sen dünyayı, kalbinin istediği gibi yarattın” ifadeleri kullanılmış. Ancak, tek tanrı dönemi kısa sürmüş. Rahipler eski güçlerine kavuşmuşlar ve Amon-Ra inanışına geri dönülmüş.

AKHENATON (AMONOFİS) VE GÜNEŞ IŞINLARI

Antik Mısır’da ahiret inancı çok gelişmiş. Dünya üzerindeki yaşamlarını da ahirete geçiş için düzenlemişler. Krallar ve kraliçeler için yapılan piramitlerle, Kral ve Kraliçeler vadisindeki mezarlar, ölümden sonraki hayat için hazırlanmış. Mezar odalarındaki lahidlerin yanlarına, öteki dünyada kullanacakları eşyalar yerleştirilmiş.

SFENKS, KEFREN, MİKERİNOS VE DİĞER PİRAMİTLER

Ruh, cesetin ağzından kanat çırparak çıkan insan kafalı bir kuş olarak betimlenmiş. Beden mumyalanarak koruma altına alınıyormuş. ruhun bedene dönüp, tekrar canlanması sonrasında ihtiyaç duyacağı gerçek veya sahte yiyecekler konuluyormuş. Bozulan gerçek yiyecekler ise törenlerde yenileniyormuş. Ölünün gökyüzüne ulaşabilmesi için, küçük bir merdiven, açıklık veya ufak bir kayık bulunuyormuş. Böyle bir kayığın bulunduğu çukur, Keops piramitinin kuzey kenarında bulunuyor.

ÖTEKİ DÜNYAYA GİDEN KAYIK VE ANUBİS
ANUBİS, ÖLEN KİŞİYİ MUMYALIYOR VE ÖTEKİ DÜNYAYA HAZIRLIYOR

Osiris’e ulaşmak için, türlü zorluklarla baş etmek gerekir. Bu zorlu yolun aşılabilmesi için, lahide, duvarlara, mumya sargılarının üzerine sihirli resim ve formüller yazılırmış. Yine rahipler tarafından yazılmış sihirli formüller içeren ”Ölüler Kitabı” da mezara konulurmuş. Osiris’in mahkeme salonuna ulaşıldığında, onu korkunç görünüşlü 42 danışman (ya da hakim) karşılıyormuş. Ölünün kalbi, Toth ve Anubis tarafından tartılıyormuş. Tartıda kalp hafif gelirse (günahsız), Osiris’in diyarına kabul ediliyor ve tanrıların refakatinde iyi bir hayata sahip oluyormuş. Kaliteli keten giysiler, ilahi bahçenin üzümleri ve incirleri, ilahların ambarından gelen ekmekler, hayat ağacından gelen meyveler, tanrıçanın göğsünden akan süt, hayat pınarından akan su sonsuz hayat verirmiş.

Antik Mısır inancından, bugünkü tek tanrılı dinler ve kültürler de etkilenmiş. Yukarıda belirttiğim göz boncuğu, nazar boncuğu ve Horus’un gözü. Amon_Ra kültüründe, dualardan sonra Amon’a gönderme olarak kullanılan amen (katılıyorum ya da öyle olsun) sözcüğü Hristiyanlığa amen ve İslamiyete de amin sözcükleri olarak geçmiş. Diğer taraftan, Amon-Ra sistemi içinde bulunan cinler İslamiyet’te de yer alıyor. Seth zamanla şeytana dönüşmüş. Tevrat’ın Çıkış (Exodus) bölümü ve Kuran’ın Bakara (İnek) suresi, Apis öküzüne (buzağı) tapınmadan bahseder. Diğer taraftan boğa (öküz) kültü, Zeus’la ilgilidir. Zeus, Europa’yı bir boğa kılığında kaçırır. Ayrıca, Zeus İo ile aşk yaşar, buna kızan eşi Hera, İo’yu bir ineğe çevirir. İneğin boynuzu, İstanbul’da haliçtir (Golden Horn). Girit’te de boğa başlı Minotaurus, Knossos labirentlerinde insan yer. Eski Mısır inanışındaki cinleri, Petra’da ve İslamiyet’te de görüyoruz.

Eski Mısır’da çok sayıda tanrı ve tanrıça bulunuyor. 10 günlük gezimde toparlayabildiğim tanrı, tanrıçalar ve inançla ilgili bilgiler bu kadar. Tanrı ve tanrıçalar üstüne ciltler dolusu kitaplar yazılabilir. Bir sonraki gidişim, ne zaman olur, bilmiyorum. Ola ki gidersem, diğer tanrı, tanrıçaları ve mitolojik öykülerini de öğrenme olanağım olur.

Bir başka yazımda buluşmak üzere, esen kalın dostlar.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/FQF9ucuK1Vv68Ssc6

şahin v.s.

12 comments

  1. Merhaba Danyal kardeşim.Çok büyük emek sarfederek incelemişsin. Daha önemlisi herkesin anlayabileceği açık,öğretici bir metin hazırlamışsın.Mısır tarihi işte böyle özetlenir.
    Okullarda okutulması çok faydalı olur.
    Tebrik ediyor sağlık ve gemilerinin devamını diliyorum.

    Liked by 1 kişi

  2. Ellerinize sağlık, Bilim tanrısının ibis veya şebek tarafından temsil edilmesi ilginç geldi. Gerçekten bilimin temsilcileri ve şarlatanları mı temsil ediyor diye düşünmeden edemedim….

    Liked by 1 kişi

Erdal Öztürk için bir cevap yazın Cevabı iptal et