ANKARA KALE PİLAVOĞLU HANI

Çoktandır gitmek istediğim Pilavoğlu Hanına, ziyaretimi 10 Nisan Pazar günü gerçekleştirdim. Hancı ve yolcu. Han sahipleri hep aynı yerde. Yolcular ise, benim gibi, her gün gelip geçiyorlar. Koca ozan Âşık Veysel’in hayatı betimlediği ”İki kapılı bir handa, gidiyorum gündüz gece” dizesindeki gibi, ben de iki kapılı bir han olan Pilavoğlu hanından gündüz gelip, geçtim. Kapının ya da girişin birisi Koyunpazarı sokağına, diğeri de tam aksi yönde, arkadaki Hanlar sokağına açılıyor.

!6. veya 17. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen ve konaklama amacıyla, kalın ahşap duvarların kullanıldığı hanın ilk adı, Ali Paşa hanıymış. Çok sonraları Pilavoğlu ailesine geçmiş. Halen, 3-4 dükkânın dışında (sonradan hanın katibi ve bekçisi tarafından satın alınmış), Pilavoğlu ailesine ait.

Han, Koyunpazarı sokağının sonunda Atpazarı meydanına bakıyor, Çengel hanla (Rahmi Koç müzesi) karşı karşıya. Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir süreliğine, kadın cezaevi ve çocuk cezaevi olarak kullanılmış. Sonrasında, han odaları, evsizlere kiraya verilmiş. Han esasen üç katlı. En alt kat ahırların bulunduğu bölümmüş. Ama, daha sonra doldurulmuş ve avlu olarak düzenlenmiş. Diğer iki katta, yapılan tadilat ve bölmelerle 40 dükkân oluşturulmuş. Ancak ciddi bir restorasyon görmediği için özgün mimarisini ve özelliklerini koruyor. Yorgun han duvarlarına ve çatısına bakarken, kimlerin yuvası olduğunu, kimlerin buradan geçtiğini ve ayak izlerini bıraktığını düşünüyorum. Ne acılar, ne sevinçler, ne dostluklar ve kader birliği paylaşılmıştır, bu mekânda. Üst kattaki odalar, yakın zamana kadar, evsiz ve yoksullara ev sahipliği yapmış. Zemindeki odalar da dükkân, depo ve iş yeri olarak olarak kullanılmış.

Şimdilerde ise 40 dükkânda (atölye) çoğunluğu kadınlar olmakla birlikte, hünerli eller, çeşitli malzemeleri sanatla buluşturuyor ve özgün üretimler sergiliyor. Kimi gümüş işliyor. Kimi ahşaba, cama, deriye, kumaşa, kâğıda hayat veriyor. Bazı örnekler vermek gerekirse; Nazlı Gümüş atölyesinde, Nazlı hanım, kendi tasarımı olan gümüş takıları sergilerken, Atölye Kaktüs’de Fatma hanım, seramik objeleri üretiyor.

Kukla sanatının son temsilcilerinden Şevket bey, Kukla Art atölyesinde kuklalarını üretirken, kendi yazdığı skeçlerle kukla gösterisi yapıyor.

Gecko Müzik’te eski gramofonlar, pikaplar onarıldıktan sonra eski plaklar, müzik kasetleri, sanatla ilgili mecmualar müşterinin beğenisine sunuluyor.

Gülişi atölyesinde kıyafet tasarımları görülüyor. Koyunpazarı sokak girişindeki Ev Tipi atölyede Emine hanım, eski ev eşyalarını özellikle de ahşabı yeniden tasarlayarak pano, dolap, kuş vs. gibi objelere dönüştürüyor. Akis mozaik atölyesinde, mozaikten panolar üretiliyor. Her biri el emeği, göz nuru. Hanı gezdikten sonra, yorgunluğunuzu, avluda bulunan Borges kafede giderebilirsiniz.

Pilavoğlu hana gitmekle, keyifli bir hafta sonu geçirdim. Dostlarımla görüştüm. Pilavoğlu hanı gezerek, aynı keyfi siz de yaşayabilirsiniz. Pilavoğlu handa hayat var.

Hoşçakalın dostlar. Bir başka yazımda buluşmak üzere.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/Xbz7pAkYD85PBGBM9

9 comments

  1. Yazınızı okurken birden düşündüm…Pilavoğlu Hanı’na gitmeyeli ne kadar oldu? Özlemişim avluda kahve içmeyi…

    Beğen

  2. Sevgili dostum yine keyifli ve hiç bilmediğimiz bir gezinti oldu, İlk defa senden duyup öğrendim ve ilk fırsatta keyfini çıkaracağım., Aklına , diline ve ayaklarına sağlık. Esenlikler dileğiyle.

    Liked by 1 kişi

Abdullah ALBAYRAK için bir cevap yazın Cevabı iptal et