KARTAL VE YILAN ÖYKÜLERİ

Mitolojide sadece kartal ya da sadece yılanla ilgili çok sayıda öykü bulunmaktadır. Mitoloji sözcüğünden de Eski Yunan – Roma mitolojisi anlaşılmasın. Türk , İskandinav, Mısır, Hint, Kızılderili, Orta ve Yakındoğu (Sümer, Babil ve Hitit) ve benzeri mitolojilerde de kartal ve yılanı sembol olarak alan öyküler bulunuyor.

Kartal; heybetiyle, hızıyla ve göklerdeki hakimiyeti ile insanlarda hayranlık yaratmış ve bu kuşla ilgili mitler oluşmuş. Bazı öykülerde Zeus’un simgesidir. Antik Mısır ve İran kültüründe Güneş tanrısını betimler. Roma imparatorluğunun ve imparatorların güç simgesidir, kartal. Şamanizm de kutsal yaratıktır. İskandinav mitolojisinde Tanrı Votan, bir yere gitmek istediğinde, kartala dönüşür. Navajo (Navaho) kızılderililerinde, güçlü ve bilge yaratık olarak kabilenin koruyucusu olarak kabul edilir. İnsanı yaratan Titan oğlu Prometheus, Zeus’un evi olan Olympos’dan, ateşi çalarak insanlara verir. Buna içerleyen Zeus, Prometheus’u Kafkas dağlarına zincirle bağlar. Ceza olarak, her gün bir kartal gelir ve Prometheus’un ciğerini yer. Her gece ciğer yenilenir ve işkence ızdırap devam eder. Yunan mitolojisindeki öykü de böyledir.

Yılan’ı, insanoğlu bir çok konuda sembolleştirmiş. Kuyruğunu ısıran yılan (Uroboros); oluşturduğu daire şekliyle, sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü ifade ediyor. Bu nedenle de, tanrısallığın sembolü olmuş. Apollon’un oğlu Asklepios, sağlık tanrısıdır ve bir ölüyü diriltecek kadar bilgi sahibidir. Yılanlar Asklepios’un kutsal hayvanlarıdır. Yılan zehirinden yaptığı ilaçlarla insanları iyileştirir. Asasında birbirine sarılmış iki yılan bulunur. Bugün tıbbın ve eczacılığın sembolünde, yılan bulunur. Deri değiştirmesi, ölümcül olması, aynı zamanda şifa sunması ve yerin altına girmesiyle de yer altı ve yer üstü dünyası arasında ilişki kurması insanoğlunun yarattığı mitlerin en önemli kaynaklarından biri olmuş. Gılgamış’ın öyküsünde de, Gılgamış’ın yerine, ölümsüzlük otunu yiyen ve kav (gömlek) değiştiren yılan baş roldedir.

Kartal ve yılanın ayrı ayrı sembol olmaları ile ilgili öykülerin yanı sıra, birlikte oldukları öyküler de var. Aşağıdakiler, bu örneklerden bazıları.

OECD’nin ”Bölgesel Gelişme” başlıklı toplantısı, Meksiko kentinde yapılacaktı. 1999 yılının Ocak ayı ortasında gece yarısı, Meksiko Juarez havaalanına indiğimde, Dışışleri Bakanlığından iki görevliyi beni beklerken buldum. Etrafı pek göremeden, beni kalacağım otele götürdüler. Sabah otelin dışına çıktığımda, çok büyük bir parkın yanında bulunduğumu farkettim. Parkın adı Chapultepec. Türkçe karşılığı Çapul Tepesi. Atatürk’ün Meksika’ya özel görevle gönderdiği Askeri Ataşe Tahsin Mayatepek’in raporunda da Chapultepec yer alıyor. Maalesef, fotoğraflamadım. İlk toplantı; Dışişleri Bakanlığında, Meksika’nın tanıtımı ile ilgiliydi. Meksika bayrağındaki renklerin anlamının yanı sıra, zaman içinde şeklen değişmekle birlikte, her zaman, kartal ve ağzında yılan devletin sembolü olmuş.

Meksika topraklarının kuzeybatısında Aztlan bölgesinde yaşayan halk, yani Aztek halkı, Güneş ve Savaş tanrısı Huitzilopochtli’nin emri ile güneye doğru yola çıkarlar. Göç, bir kaç yüz yıl sürer. Bu göç sırasında, dikenli armut kaktüsünün üzerinde, pençesi ve gagası ile bir yılanı yakalamış kartalı gördüklerinde, bunun, Orta Amerika’nın en güçlü imparatorluğunu kuracaklarının işareti olacağı, tanrı Huitziopochtli tarafından Azteklere bildirilmiş, efsaneye göre. Bu günkü Meksiko kentinin bulunduğu vadideki Texcoco gölü kenarına ulaştıklarında, bir kartalın bir yılanı pençesinde tuttuğunu görürler. Kehanet gerçekleşmeye başlamıştır. Buraya yerleşmişler ve kurdukları kent, Tenochtitlan adıyla Azteklerin başkenti olmuş. Daha sonra, Savaş tanrısı Mexitli’nin adı ile anılmaya başlamış. Mexitli adına, yer belirten takı (co) eklenerek Mexico adı ortaya çıkmış.

Efsanede geçen kartal ve yılan öyküsü, Meksika devleti kurulduğunda, devlet sembolü olarak kullanılmaya başlamış ve Meksika bayrağı üzerinde de yerini almış.

1999 yılında Meksika Dışişleri Bakanlığında dinlediğim bu öyküyü tamamen unutmuştum. 2018 yılının Temmuz ayında, Burdur ilinde bulunan Kibyra antik kentini gezerken, kazı evinin avlusunda iki stel ile karşılaştım. Bunların üzerinde de kartal ve yılanın kavgasını betimleyen figürler vardı. Bunları görünce, Meksiko (Mexico) kentinin öyküsü aklıma geldi. Kibyra kentindeki Odeon’un yarım daire şeklinde orkestrasının (Dionysos adına yapılan şenliklerde dans edilen yer, sahne ile seyirciler arasındaki bölüm) ortasında Medusa mozaiği bulunuyor. Medusa; saçları yılanlardan oluşan ve kendisine bakanı taşa çeviren mitolojik bir karakter. Bunlar, Kibyra halkının (Milas’dan göç edenler) kültüründe kartal ve yılanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

İstanbul’un kuruluşu ile ilgili çok sayıda mitolojik öyküler arasında, bir de kartal ve yılanla ilgili olanı var. İstanbul ve çevresine olan ilk yerleşimin tarihi, Neolitik döneme, M.Ö. 8500 lere kadar gidiyor. Öykü ise, M.S. 328 lere ait. İmparator Konstantin, kuzey kavimlerinin saldırıları sonucu, imparatorluğun başkenti Roma’yı artık güvenli bulmaz. Daha güvenli, savunması kolay ve efsaneye uygun yeni bir yer arar. Efsanede ”kartalın ağzında yılanın olduğu yere kur, yeni başkenti” denilmiş.

Zaten Roma imparatorluğunun sembolü kartaldır, Roma kenti yedi tepe üzerine kurulmuştur. Kartal başına benzetilen İstanbul’un tarihi yarımadası ve yılana benzetilen Haliç, efsaneye uygun bir resim çizmektedir ve Roma kenti gibi yedi tepesi vardır. Sarayburnu, kartalın gagasıdır. Kartalın başında taç olacak şekilde Bucoleon sarayı (Bizans sarayı), gözü yerine de önce Aya İrini kilisesi, sonra da daha büyük olan Ayasofya kilisesi yaptırılmış. Kartalın sol kanadı Zeytinburnu ve Bakırköy’e, sağ kanadı ise Galata ve Beşiktaş’a uzanıyor. Sarayburnu’nda kartalın gagası tarafından yakalanmış olan yılanın kuyruğu, kıvrılarak Alibeyköy deresine kadar ulaşıyor.

Kartal ile yılanın mitolojik öyküsü, Bucoleon sarayının avlusunun zeminine, mozaik olarak da işlenmiş. Mozaik, Sultanahmet’te Büyük Saray Mozaikleri müzesinde bulunuyor. Roma imparatorluğunda çok kullanılan bu tema, ışığın karanlığı yenmesini tasvir ediyormuş.

Kartal ve Yılan, mozaik Çıkartması Pixerstick • Pixers® - Haydi dünyanızı  değiştirelim

Dünya üzerinde, coğrafi mekân ve zaman birbirine ne kadar uzak olursa olsun, kültürel etkileşimlerin olamayacağı durumlarda bile, insanoğlunun düşünce yapısı ve davranışları kısaca talepleri hep aynı. Meksiko, Kibyra ve İstanbul’da aynı öyküler ve benzer talepler görülüyor.

Bir başka yazıda buluşmak üzere, esen kalın dostlar.

TEOTİHUACAN KENTİ GÜNEŞ TAPINAĞINDAN AY TAPINAĞININ GÖRÜNÜŞÜ
TEOTİHUACAN GÜNEŞ TAPINAĞI

13 comments

  1. Üstadım bu yazı ✍️ nızı ve fotoğrafları da çok beğendim. Bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar dilerim.

    Liked by 2 people

  2. Yeni tanıştım, ilginç bir platform olduğunu düşünüyorum, takipçi olarak kabul edildiğim için teşekkürler.
    Kolay gelsin derim..

    Liked by 1 kişi

  3. Ne güzel derlemişsiniz Danyal Bey,..Özellikle İstanbul Sarayburnu ve Haliç’le ilgili efsaneyi bilmiyordum.Bugüne dek mitoloji ve efsanelerle ilgili okuduğum kaynakların hiç birinde karşıma çıkmadı ya da ben atladım. Sayenizde öğrenmiş oldum.Her yazınızı ilgiyle izliyorum.Bilgilerinizi paylaştığınız için çok teşekkürler…

    Liked by 1 kişi

Süheyla için bir cevap yazın Cevabı iptal et