YEDİ UYURLAR (SEVEN SLEEPERS’) MAĞARALARI

Tek Tanrılı (Monoteistik) dinler, aynı coğrafyada ortaya çıktıkları için birbirinden az farklı olsa da benzer öykülere sahiptirler. Bu öykülerden biri de Yedi Uyurlar’a ait olanıdır. Kuran-ı Kerim’de Kehf Suresinde 9-26. ayetlerde anlatılan bir öyküdür, Yedi Uyurlar. Eski Ahit ve Yeni Ahit’te bu konuda bir anlatım bulunmamakla birlikte, Hristiyanlık kültüründe yaygın olarak bilinmektedir, Yedi Uyurlar öyküsü. Kehf; mağara, in, kovuk anlamına gelmektedir. İslam kültüründe, öyküye konu olan insanlar için kullanılan deyim Ashab-Kehf olup, Mağara Halkı (Ahalisi) karşılığı olarak kullanılmaktadır.

Öykülere geçmeden önce, Yedi Uyurlar’ın öyküsünün geçtiği iddia edilen 33 mağara varmış, dünyada. Hepsinin üstünde ya bir cami, ya bir kilise, ya da bu binaların temel kalıntıları var.

Tarsus’taki Yedi Uyurlar mağarası, ilk duyduğum mağaraydı. 80 li yılların başında, görevli olarak gittiğim Tarsus’un Şelâle parkından 14 km. uzaklıkta, Dedeler köyü yakınındaki Encülüs dağında bulunan mağaraya, yolun çok bozuk olması nedeniyle beni götürecek araç bulamadığım için, gidememiştim. Ziyaret dağı olarak da adlandırılan yerde, doğal, içinde üç tüneli bulunan 300 m2 ve 10 m. tavan yüksekliğine sahip, bir mağara. Padişah Sultan Abdulaziz, 1873 yılında, mağaranın yanı başına bir mescit yaptırmış. Daha sonra da, bu mescite iki minare eklenmiş. Biri tek şerefeli kısa, diğeri üç şerefeli ve uzun.

İkinci olarak duyduğum mağara, Efes antik kentinin kuzeydoğusunda ve Meryem Ana evinin yolu üzerindeydi. Gezebildiğim ve ayak izlerimi bırakabildiğim tek Yedi Uyurlar mağarası, burası. Meryem Ana evine gitmek üzere, Efes’in kuzey kapısından çıktım ve sağa, doğuya döndüm. 2 km. sonra, yolun sol kenarında bulunan bir kır kahvesinin arkasında, Panayır dağının yamacında bulunan Yedi Uyurlar mağarasına ulaştım. Mağaranın çevresindeki yapılaşma M.S. 3. yüzyılda olmuş. Bu dönemde yapılmış iki kilisenin kalıntıları var. Burası hac yeri olarak ilan edilmiş ve ziyaretler Ortaçağ’a kadar devam etmiş. İçinde, iki sıra halinde toplam on mezar yeri var. Bu bölümün üzeri kilise olarak ta kullanılmış. Yani, bu mezarlar aslında katakomp. Bir de içeride, yan tarafı tahrip edilmiş ve üstte kapağı sağlam bir lahit bulunuyor. Mağara duvarlarında, oyulmuş, dikdörtgen ya da kemerli nişler göze çarpıyor. Bunlar da muhtemelen mezar yerleri. Bazı bölümlerine, demir parmaklıkla kapatıldığı için giremedim.

Üçüncü mağara, Ürdün’ün Amman kentinde. İlginç olan, yakınından habersiz geçmiş olmam. Türkiye’ye döndükten sonra, Amman’ın merkezinin 7 km doğusunda, Abu Alanda bölgesinde Raqeem dağında (Jabal el-Raqeem) olduğunu öğrendim. 1963 yılında Ürdünlü arkeolog Rafik Wafa Al-Dajani tarafından keşfedilmiş. Yedi Uyurlar mağarası bir Bizans mezarlığının içinde bulunuyor. Giriş bir salona açılıyor. Sağ ve sol mahfellerde dörder mezardan toplam sekiz mezar var. Mağara içinde bulunan insan kemikleri bir araya toplanmış. Üstü bir camla kapatılmış, görülebilsinler diye. Ayrıca bir köpeğin üst çene kemiği de var, bulunanlar arasında. Mağara’nın girişi kuzeye bakıyor. Üzerinde caminin temel kalıntıları ve kayaya oyulmuş su kanalları var. Amman’daki Yedi Uyurlar mağarası ile ilgili bilgileri, Amman’da yaşayan Fakülte sınıf arkadaşım Fawzi Shadid’den aldım. https://youtu.be/sIVn7p03w6A  https://youtu.be/XHjwTm3C5fI

Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde de Yedi Uyurlar mağarası olduğu söyleniyor. Burada bulunan camiye de Yedi Uyurlar camii adı verilmiş. Bir diğer mağara, Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Duru köyü sınırları içinde bulunuyor. Mağaranın bulunduğu dağın adı Der Raqim’ken İnceburun’a çevrilmiş. Dağın eteğinde yer alan köyün adı da Derqam’dan Duru’ya dönüştürülmüş. Mağaraya da, halk arasında Sadülkehf deniyor. Burada ilginç olan, Amman’da Yedi Uyurların mağarasının bulunduğu dağın adı, Lice’deki dağın adıyla benzerlik göstermesi.

İtalya, İskoçya, İspanya ve Tunus’da da Yedi Uyurlar mağarasının olduğu söyleniyor. Ancak, bu ülkelerdeki mağaralarla ilgili bilgi temin edemedim.

Yedi Uyurların öyküsüne gelince, öykünün kaynağı 100.000 beyitlik Hint Mahabharata destanıymış. Destanın 17. kitabı olan Mahaprasthanika’da Draupadi’nin ölümü öyküsü ile ilişkilendiriliyor. Bence bu ilişki zayıf. Ama, Hristiyanlık döneminde yaygın bilinir hale gelmiş.

Hristiyanlıkta Yedi Uyurlar:  Roma imparatoru Gaius Messius Decius zamanında (M.S. 2 yüzyıl) yani pagan döneminde, Hristiyan inancından vazgeçmeyenler, ölümle cezalandırılmaktadırlar. Ancak, Efes’li yedi Hristiyan genç te, baskılara rağmen inançlarından vazgeçmezler. Öldürüleceklerini anlayınca şehirden kaçarlar ve yakındaki Panayır dağının yamacında bulunan bir mağaraya sığınırlar ve burada saklanırlar. Bu yedi gencin adları; Maxmilian, Lambilicus, Martinian, John, Dionysius, Exacustidianos ve Antoninus. Bunlardan bazılarının, farklı isim oldukları da rivayet ediliyor. Gençlerin izini takip eden askerler, mağaraya gelirler. Gençlerin ölmelerini sağlamak için de mağaranın girişini duvarla kapatırlar. 200 ila 230 yıl sonra, imparator II. Theodosios zamanında uyanan gençler, acıkmışlardır. Geçen zaman onlara sanki bir gün gibi gelmiştir. Lambilicus, yiyecek almak üzere şehre iner. Şehirde, artık Hz İsa’nın adının serbestce söylendiği, çevrede haç işaretlerinin olduğunu farkeder. Fırıncıya, Decius zamanında kullanılan parayı verir. Bu paranın artık geçmediğini söyleyen fırıncı, Lambilicus’u piskoposa götürür. Hikâyeyi dinleyen piskopos, bunun mucize olduğunu söyler.

İslamiyette Yedi Uyurlar: Tahminen M.S. 2 yüzyılda Roma imparatoru veya valisi Dakyanus döneminde çok tanrılı (pagan) inancı egemen. Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş ve Tabernuş adlarında altı genç insan, pagan inancına inanmadıkları için, vali tarafından baskı görürler ve öldürüleceklerini anlayan bu altı genç şehirden kaçarlar. Yolda, köpeği (Kıtmir) ile birlikte bir çoban olan Kefeştetayuş’a rastlarlar. Çoban bu gençlere yol göstererek, dağdaki saklanacakları mağaraya götürür. Gençlerin kaçtığını öğrenen vali, peşlerinden askerleri gönderir. Öykünün bu bölümünde; bir anlatıma göre, mağaranın girişi duvarla örülerek kapatılır, içeridekiler ölsün diye. Diğer bir anlatımda da, askerler mağaranın içine girerler, ancak gözlerine indirilen perde nedeniyle, içeridekileri göremezler. Mağara içindekiler uykuya dalarlar ve  Kuran-ı Kerim’in anlatımına göre, 309 yıl sonra uyanırlar, ama onlar için belki bir gün bile geçmemiştir. Acıkmışlardır. İçlerinden Yemliha’yı, yiyecek alması için şehre gönderirler. Gönderirken de, mümkün olduğu kadar dikkat çekmeden gidip gelmesini tembihlerler. Yemliha, ekmek almak için fırına gider, ama bir gariplik vardır. İnsanların kıyafetleri bildiklerinden farklıdır. Ekmeklerin parasını fırıncıya verdiğinde, şaşırma sırası fırıncıya gelir. Dakyanus döneminde, 300 yıl önce kullanılmakta olan bu paranın yerine, artık başka bir para kullanılmaktadır. Yemliha kaçmaya çalışınca, fırıncı, Yemliha’yı yakalar ve valiye götürür. Yemliha, kendi öyküsünü anlatmış valiye. Zaten, bu öykü kentte biliniyormuş. Durumu öğrenen şehir halkı, Yedi Uyurları görmek için, Yemliha’nın peşinden gitmişler. Mağaraya, önce ben gireyim, arkadaşlarımı korkutmayalım demiş, Yemliha ve içeri girmiş. Daha sonra, şehir halkı mağaraya girdiğinde Yedi Uyurların cesetlerini bulmuşlar.

Her iki inançta da bu öykünün önemi, Allah’ın (Tanrı) ölen insanları diriltmeye muktedir olduğunu göstermesidir. İlahi gücün bir kanıtıdır (oysaki çevremizde kanıt olabilecek çok örnek vardır). Hristiyanlıkta, Hz. İsa’nın ölen Lazarus’u diriltmesi, Lazarus refleksi olarak Tıp diline de girmiştir.

Edebi dünyada da Yedi Uyurlar’a  rastlıyoruz. Metafizik şiirin uygulayıcılarından John Donne’nin Good Morrow (iyi-yarın olarak tercüme edilse de, günaydın-good morning anlamında kullanılıyormuş)   adlı sonnet tarzı üç stanzadan (kıta) oluşan şiirinde:

I wonder, by my troth, what thou and I  Did, till we loved? Were we not weaned till then?

But sucked on country pleasures, childishly   Or snorted we in the Seven Sleepers’ den?

John Donne, bu şiirinde; bağlılıklarını, sütten kesilip olgunlaştıklarında zevkin tadına varmalarını sorgular ve Yedi Uyurlar gibi uzun bir uykudan sonra, sabah uyandıklarında, sevgi ve zevkin bir din gibi olduğunu ima eder. Bu gibi metaforlar kullanır şiirinde. Yani, Yedi Uyurlar sanatın bir çok dalında kullanılmıştır.

Sonuçta; 33 ayrı mağara Yedi Uyurların öyküsünün geçtiği mağara olarak düşünülmekte ve ziyaret edilmektedir. Efes Yedi Uyurlar mağarasında sınırlı sayıda çektiğim fotoğraflar aşağıda ”Görseller” bölümünde yer almaktadır. Bir başka yazımda buluşmak üzere, hoşçakalın.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/ZWjcnDCxEhsc4cVF7

3 comments

danyalasik için bir cevap yazın Cevabı iptal et