DUPNİSA MAĞARASI, KIRKLARELİ

Bundan bir yıl önce, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi 1972 yılı mezunları olarak Tekirdağ’da buluştuk ve 21 Nisan günü de Kırklareli’ne hareket ettik. Kırklareli’ni geçtikten sonra Demirköy ilçesi ve Sarpdere köyünden geçerek Dupnisa mağarası bölgesine ulaştık. Yolculuk üç saate yakın sürdü. Engebeli arazi, bol ağaçlıklı ve dar yollar. Ne de olsa Istranca dağlarının bir bölümü ve Bulgaristan sınırına çok yakın. Bir de eski adı Sazara olan  Çukurpınar köyü de bu civarda. Ancak, zaman kısıtı ve şoförün yolu bilmemesi bu köye gitmemizi engelledi. Bu köy yakınlarında, 1948 yılında, öldürülmüş, Çağdaş Türk Edebiyatının önemli şair ve yazarlarından Sabahattin Ali. ”Benim meskenim dağlardır” , ”Aldırma gönül, aldırma” dizelerinin ve ”Kürk Mantolu Madonna”,”Kuyucaklı Yusuf” romanlarının sahibi için kızı Filiz Ali bir sembolik mezar yaptırmış, Çukurpınar köyüne. Mezarına gidemedim ama, uzaktan da olsa, bir selam gönderdim Sabahattin Ali’ye.

Sarpdere köyüne girmeden, sola dere içine sapılıyor ve orman yolu takip edilerek Dupnisa mağarasının olduğu yere ulaşılıyor. Bilet gişesinden mağara girişi görülmüyor. Dişbudak, kayın, meşe, akçaağaç, ıhlamur, kızılağaç,akasya, gürgen, karaağaç gibi geniş yapraklı ağaçlardan oluşan bir ağaç denizinin ortasındayız. Henüz yapraklanıp, yeşillenmemiş. Giriş yukarılarda bir yerde. Bilet gişesi ile mağara girişi arasına ahşaptan uzun  bir yol yapılmış. Kenarları korkuluklu ahşap yol , Ahşap yolda ilerlerken, çevreyi inceliyor ve fotoğraf çekiyordum. Birden aklıma takıldı, Dupnisa ne demek? Kelimelerin kökenlerini, bir dilden bir başka dile geçişlerini hep merak etmişimdir. Dupnisa’yı da araştırdım, Bulgarca’da mağara demekmiş. Bu defa da aklıma, Colorado eyaletinin Boulder kentindeki bir semtin adı geldi, Table Mesa. Dupnisa mağarası, Mağara mağarası, Table Mesa da Masa masası anlamına geliyor. İki ayrı dilin aynı anlamda kelimeleri, yan yana gelince böyle oluyor.

Ahşap yolun bitiminde bir turnikeden geçip mağaranın içine giriliyor. Toplam uzunluğu 3150 m. olan mağara iki katlı. Üstü bölüm, kuru ve ziyarete açık. Alt bölüm ise, sulu ve ziyarete kapalı. İki katlı Dupnisa mağarasının benzerini Lübnan da görmüştüm. Jeita mağarası, Dupnisa’nın üç katı büyüklüğündeydi. Istrancalar; Mezozoik zaman diliminde, 160 milyon önceki Jura döneminde oluşmuş bir karstik yapı. Kalkerden oluşan bu yapıda,  3-4 milyon  yıl önce Pliyosen döneminde suların kalkeri eritmesiyle Dupnisa mağarasının oluşumu başlamış.

Dupnisa’nın üst bölümü iki koldan oluşuyor. Kuru mağara (450 m.) ve Kız mağarası (260 m.) olarak adlandırılıyor. Biz, Kuru mağara bölümüne girdik. Kız mağarası, yoğun yarasa nüfusunun kış uykusuna, ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle de, 15 Mayıs-15 Kasım tarihleri arasında girişe kapatılıyormuş. Az da olsa, baş aşağı asılı kış uykusunda olan yarasalara da rastladık Kuru mağarada. 16 tür yarasa varmış, Dupnisa’da.

Işıklandırılmış olan mağara içinde salonlar, odalar, merdivenler, travertenler ve teras bölümleri arasında sarkıtlar ve dikitler bulunuyor. Doğanın, bir heykeltraş gibi oluşturduğu bu sarkıt ve dikitlerin şekilleri, hayal gücüyle kadına, erkeğe ya da başka bir şekle benzetilebiliyor. Sarı ve turuncu rengin tonları, ışık ve gölgeler, açık ve koyu bölgeler hayal gücüne yardım ediyor, bu benzetmelerde. Bu benzetmelerde bulunurken de, hayallere dalıyor, insan.

Bu konuda, bir de halk öyküsü var. Yörede bir genç, papazın kızı Nysa’ya aşık olur. Nysa da bu aşka kayıtsız değildir. Genç, kızı babasından ister. Ancak, papaz baba bu aşka karşı çıkar ve kızı sevdiğine vermediği gibi, gencin peşine de takipçiler takar. Genç, takipçilerden kaçarak Dupnisa mağarasına sığınır ve burada saklanır. Takipçiler, mağarada saklandığını öğrenirler ve Dupnisa mağarasına girdiklerinde, gencin taşlaşmaya başlamış cesediyle karşılaşırlar. Nysa da haberi alır almaz, sevdiğini görmek için mağaraya girer. Sevdiğinin öldüğünü gören Nysa da, oracıkta ölür ve taşlaşmaya başlar. Ben görmedim ama, mağara içinde birbirine uzanan ve tutunmaya çalışan iki el figürünün  bu öykü ile ilişkili olduğu söylenir.

Sulu mağara; adından da anlaşılacağı üzere, içinde suyun aktığı bölüm. Girişe kapalı bölüm özel giysileri gerektiriyor.Mağara içindeki gezinin büyük bölümü su içinde geçiyormuş. Mağara içindeki fiziki oluşumlar, kuru bölümdeki oluşumlarla aynı. Mağara içindeki bu su, mağarayı terkettikten sonra  Rezve (Mutlu) deresi adıyla Türkiye-Bulgaristan sınırını oluşturuyor.

Dupnisa mağarası, Fakülte arkadaşlarımızla buluşma programımızın hoş bir bölümüydü. Mağara içi ve çevresinde çektiğim fotoğraflar, aşağıda ”Görseller” bölümünde yer almaktadır. Bir başka yazımda buluşmak üzere, hoşça kalın.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/bcAAU4Gh8MrgeVTh8

 

 

6 comments

  1. Danyalcığım sayende gezip gördüğüm halde fazla bilgi sshibi olmadığim yerler hakkında beni bilgi sahibi ettiğin için cok tesekurler.emeğine sağlık.
    Bizi alıştırdın.Sana bol gezmeler bizede yeniden hatırlamalar.Sağlıklı ve mutlu nice seyahetler diliyorum.Gorüsmek dileğiyle.

    Liked by 1 kişi

    • Turhan’cığım.Çok teşekkürler,yorumun için. Covid-19 nedeniyle uzunca bir süre geziye çıkamayacağımı sanıyorum. Planladığım dış gezilerimi iptal ettim.Elimde önceki gezilere ait konular var.Karantina döneminde bunlara devam edeceğim.Görüşmek dileğiyle,selam ve sevgilerimi sunuyorum.

      Beğen

  2. Danyalcığım Okul arkadaşlarımızla yaptığımız gezi gözlerimin önüne geldi.Dupnisa mağarasını çok güzel ayrıntılı bir şekilde yazıya dökmüşsün.Görseller harika.Ellerine emeklerine sağlık.

    Liked by 1 kişi

  3. Keyifli anlatımıniz ve güzel fotoğraflarla on yıl öncesi anılarım tazelendi… Ve O dönem sadece biraz fotoğrafla dönmüştüm.. Meğer mağara görmek dışında O bölge hakkında hiç bir şey bilmeden, araştırmadan bir gezi olmuş bizimkisi… Yazınızi okurken bir kez daha anladım bunu… Teşekkürler ederim.

    Liked by 1 kişi

danyalasik için bir cevap yazın Cevabı iptal et