ANİ ANTİK KENTİ

Ani antik kenti, Kars merkeze 42 km. uzaklıkta, Ermenistan’la Türkiye arasında sınır teşkil eden Arpaçay ırmağının batı kıyısına yaslanmış bir konumda bulunuyor. Bölgenin en eski yerleşim yerlerinden biri. 85 ha.lık bir alana yayılıyor. Denizden yüksekliği 1460 m. yani yüksek bir plato. Oldukça düz bir alan. Güneye doğru, arazi 60 m. kadar alçalıyor ve 1400 m.lere iniyor, rakım. Plato, Arpaçay ırmağı tarafından yarılmış.

Tarih içinde Ani kentini önemli kılan, İpek yolu üzerinde askeri kontrol  ticaret merkezi olması. Kent, uluslararası ticarete ev sahipliği yapması nedeniyle gelişmiş ve bölgenin merkezi haline gelmiş. Bölgede üretilen yün, halı, heybe, gümüş takılar, keten tohumu yağı, eyer, mücevher, bal, süt gibi ürünler Ani’de satılırken, kervanlar da; ipek yolu üzerinde bulunan Ani’nin pazarına kalay, bakır, ayna ve cam eşyalar, mum, kilim, ipek, parfüm, mücevher, kıymetli taşlar, kuru meyve, kına, safran ve baharat gibi ürünler taşımışlar.

İç kale’de yapılan kazılarda elde edilen keramik eşyalar, kentin tarihinin Geç Kalkolitik döneme kadar uzandığını göstermektedir. M.Ö. 2000 li yıllara ait tek ve çok renkli çömlekler çıkartılmış mezar kazılarından. Tek renkli olanlar, Urartu dönemine ait. Bu örnekler, Kars müzesinde sergileniyor. Ani antik kentine ait en eski bilgilere Urartu başkenti olan Van’daki çivi yazılarında ulaşılıyor. Kenti çevreleyen surlar üç kademeli. Ama daha önce Erken Demir çağında, saldırılara karşı kentin kuzeyi, geniş bazalt taşlardan oluşan dayanıklı bir duvarla kapatılmış.  İç ve dış surlar arasındaki geçiş kapıları, savunmayı güçlü kılmak için tam karşılıklı değil. Kafkaslardan gelen İskitler, Urartu egemenliğine son vermişler. Anadolu’da 28 yıl kalan İskitler (Herodot’a göre), Kafkaslara ve Kırım’a geri gitmişler. Sonraki dönemde, Persler Ani’ye hükmetmişler. Makedonya kralı Büyük İskender, Anadolu’yu ele geçirdiğinde, Sard’ın eski yöneticisi Mithrines’i Ermeni bölgesine vali (satrap) tayin etmiş. M.Ö. 323 de ölümünden sonra, generallerinden Neoptolemos egemen olmuş. Roma döneminde M.Ö 2 ve M.S. 53 yılları arasında yerel olmayan valiler tarafından yönetilmiş. Daha sonra sırasıyla, Arşakuni  ve Kamsarakan aileleri egemen olmuşlar. Kamsarakan ailesi; St. George Lusaroviç’in  çabaları sonucu hristiyanlığı benimsemişler ve Ani kentini başkent olarak ilan etmişler. 4.yüzyılda Bizans ve Sasaniler bölgeyi kontrol etmeye başladıklarında, Arsanid ailesinin de hükmü kalmamış. Bizans, Sasani ve Arap saldırıları karşısında zayıflayan Mamikonyan ailesini yönetici Bagratids (Bagratlı) ailesi takip etmiş. Ashot Bagratuni, yörenin prensi olmuş. Daha sonra Smbat Bagratids, Bizans imparatoru tarafından araplarla aradaki tampon bölgeye askeri komutan olarak atanmış. Oğlu Büyük Ashot (Ashot I), Abbasi halifesi tarafından 862 yılında ”Prenslerin Prensi” olarak tanınmış ve taç giyerek Ermenistan kralı olmuş. Ani kenti Ashot I ve Smbat II döneminde imar edilmeye başlanmış. Yeni bir savunma suru ile birlikte çok sayıda kilise ve bir katedral inşa edilmiş. Bu dönemde Ani kenti, en parlak çağına, gücünün ve zenginliğinin zirvesine ulaşmış. Selçuklu Sultanı Alparslan tarafından 1064 yılında kuşatılmış ve alınamaz denilen Ani kentini 25 günde ele geçirmiş. Selçuklu döneminde, kuşatmada yıkılan kale duvarları onarılmış ve saray, camiler, kervansaray, su kemerleri yapılmış. 1575 de Osmanlı Kars kalesini merkez seçince, Ani’nin önemi kalmamış. 1877-1878 harbi sonucunda Ani, Rusların eline geçmiş. 1920 yılında da Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içine alınmış.

Evliya Çelebi, 1647 yılında Kars’ı gezmiş ve anlatmış olmasına rağmen, Ani’yle ilgili bir anlatımı yok. Herhalde, Ani’ye gitmemiş.

 

Kars Kafkas Üniversitesinde, 1999 yılında yapılan Doğu Anadolu Bölgesel Gelişme Projesi toplantısı sonrası, zamanın Kars valisi ve rektörle birlikte, Ani kentini gezme fırsatı bulmuştum. Bu yıl (2018) Temmuz ayında, lise arkadaşlarımla bölgeye gittiğimizde, Ani kentini tekrar gezdim. Kuzey duvarındaki Aslanlı kapıdan ve surlar arasındaki ara kapıdan geçerek, Ani kent alanına girmiş oldum. Ayrıca, Kars ve Sarnıçlı kapıları da var, çok sayıdaki kapılardan kalanlar. İlk duvar, M.Ö. 964 yılında Kral II.Ashot tarafından, ikinci sıra duvar ise, 978 yılında Kral Smbat tarafından yaptırılmış. Üçüncü halkanın inşasını ise, Sultan Alparslan’ın kenti fethinden (1064) sonra, atadığı vali Ebu’l Manuçehr gerçekleştirmiş. Duvarlar tamamlandıktan sonra, dış yüzeye gözetleme kuleleri ilave edilmiş. Kent duvarlarının uzunluğu 4500 m., yüksekliği ise 7-8 m. iken, bugün ancak 150 m. lik bölümü ayakta. Aslanlı kapının bulunduğu duvarlarda, hayvan figürleriyle bir de gamalı haç figürü var. Bunlar, Bagratids ailesinin kullandıkları armalar.

Sur içinde çok sayıda kilise ve cami kalıntıları bulunuyor. Ani’in bir adı da, 1001 kiliseli şehir. Aslanlı kapıdan içeri girildiğinde, tam karşıda uzaktaki tepe üzerinde bulunan iç kale hemen göze çarpıyor. Kalede Urartulardan kalıntılar da bulunuyor. Güneye Arpaçay’a doğru devam edildiğinde yol ikiye ayrılıyor. Sağ yol, iç kaleye giden Pazar caddesi. Sol yol, Mığmığ deresine paralel devam ediyor. İlk ulaşılan kalıntı, Bezirhane. Patika yolun devamında Surpamenap’rikitich (St. Patrick/Halaskar) kilisesi ve Selçuklu’dan kalan hamamlar bulunuyor. St. Patrick kilisesi 1034 yılında bazalt taşlarından yapılmış. Yıldırım düşmesi sonucu yarılmış. Yarım kalan kubbesi iskele desteği ile ayakta duruyor. Hamamların alt tarafında, Arpaçay’a bakan yamaçta Resimli kilise bulunuyor. 1215 yılında yapılmış olan kilisenin dış kısmında hayvan rölyefleri, içinde de hristiyanlıkla ilgili freskler var. Hamamlardan batıya dönüldüğünde, karşımıza, Katedral (Fethiye Camii) çıktı. II.Smbat döneminde yapılan en büyük binalardan biri. Meryem Ana kilisesi olarak da adlandırılıyor. Sultan Alparslan, fetihden sonra, burada namaz kılmış. Çok fazla tahribata uğramadan zamanımıza kadar gelmiş olan katedralin restorasyon işlemi halen devam etmekte. Dikdörtgen plana sahip. Ana kubbe dört adet fil ayağı üzerine oturtulmuş. Kubbenin tepesi yıkık durumda. Kubbenin çevresi, dört tarafa doğru, beşik çatılarla örtülmüş. Mihrap (altar) bölümünün üstü beşik çatıyla örtülmüş olmasına karşın, içten yarım kubbe görüntüsü verilmiş. Duvarlarda, süslemelerden çok az bulunuyor.

Katedralden batıya doğru devam edildiğinde, Pazar caddesine çıkılıyor. İç kaleye doğru Pazar caddesinin üzerinde Manuçehr cami yer alıyor. Selçuklu fethinden sonra, 1072 yılında Şeddadi beyi, vali Ebu’l Manuçehr tarafından yaptırılmış. Anadolu’da inşa edilen ilk cami özelliğini taşıyor. Kareye yakın bir planı var. Giriş bölümü yıkılmış. Geometrik tavan süslemeleri, caminin bir başka özelliği. Yamaçta yer alan caminin kottan faydalanılarak yapılmış bir alt katı var. Zamanında medrese eğitimi verilen bu yer, sonradan depo olarak kullanılmış. Caminin penceresinden Arpaçay ve İpekyolu köprüsünün görünüşü, müthiş bir manzara. İpekyolu köprüsü, Arpaçay üzerinde tek geçiş noktasıymış. M.S. 9. yüzyılda iki katlı olarak yapılmış. Alt bölümden kervanlar geçerken, üst bölümden de yayalar geçiyormuş. Şimdi, köprünün sadece kule biçimindeki ayakları bulunuyor. Arpaçay ırmağının karşı tarafı (doğu) Ermenistan toprakları.

Manuçehr camisinden, kente girdiğimiz Aslanlı kapı yönüne devam ettik. Pazar caddesinin sol (batı) tarafında, hemen yol üzerinde Ebu’l Muammeran cami yer alıyor. 11. yüzyılda Şeddadi beyi Ebu’l Muammeran tarafından yaptırılmış. Burası, Pazar caddesi üzerinde kentin çarşısının olduğu bölge. Cami tamamen yıkılmış. Parçalanmış sekizgen minaresi de çevresinde yatar vaziyette. İç kısmında merdiven basamakları da görülüyor.

Turumuz kısa oldu. Bu nedenle, bütün eserleri görme olanağımız da olmadı. Öncelikle görülmesi gerekli, yukarıda sıraladığım yerleri gezdik. İçkale, Mecusi tapınağı, Kaya kilise, Bakireler manastırı, Rahibeler manastırı, Polatoğlu kilisesi, Kervansaray, Ashot sarayı gibi eserler de göremediklerimiz arasında.

Kentte ilk kazı, 1892 yılında başlamış. Kazılar, el değiştirerek yıllar boyu sürmüş ve sürmeye de devam etmektedir.

Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesinin yıllık konferans programı kapsamında, Pamukkale Üniversitesinden Prof Dr. Fahriye Bayram, 15 Mart 2018 tarihinde ”Ani Ören Yeri” başlıklı bir sunuş yapmış ve kazı alanını yeni devraldığını söylemişti. Ani gezimde, sevgili hocayla karşılaşacağımı umuyordum. Ama, hazırlık aşamasında olunduğu için henüz kazıya başlanmamış. Yeterli ödeneğin temin edilmesi halinde, 85 ha. a yayılan bu koca kentte, daha bir çok eser gün yüzüne çıkarılabilir.

Ani kentine ilişkin fotoğraflarım, altlarındaki açıklamalarımla birlikte aşağıda ”Görseller” bölümünde yer almaktadır.

GÖRSELLER:https://photos.google.com/share/AF1QipNlz6OjY4dZ-IMy-vjvRzmkvwEAwe495henYKYc_DgFqm5OZOYAuG368OM3s7343A?key=ZnhOS01UVTF0cVhwZU1qMlJiQ0p0T0t5cTBKcExR

2 comments

danyalasik için bir cevap yazın Cevabı iptal et