PİSİDİA ANTİOKHEİA YA DA PİSİDYA ANTAKYASI

Anadolu’da bir çok antik kent ve yerleşim yeri var, görmek istediğim. Burdur’daki Sagalassos ve Yalvaç’taki Pisidia Antiokethia  antik kentleri öncelikle görmek istediklerimdi. Antalya, Bodrum ve Kuşadası tarafına giderken yanı başından geçiyorum, ama bir türlü uğrayıp gezmek mümkün olmamıştı. Ankara Üniversitesi gezginler grubu yöneticisi Prof. Aykut Mısırlıgil hocamdan 13 Ekim’de Yalvaç-Eğirdir-İsparta gezi programı haberi gelince, hiç düşünmeden dahil oldum, gezi programına.

Yalvaç’a ulaştığımızda grup, yürüme ve tırmanma zorluğu nedeniyle, Antiokheia antik kentini gezmekten vazgeçti. Yemek molasındaki bir saatlik sürede  ve hafif çiseleyen yağmur altında, yürüyerek ve koşarak kenti gezmeye ve fotoğraflamaya çalıştım. Bazı bölümlere ziyaretçi yasağı vardı. Hamam ve Palaestra (küçük gymnasium) bölümlerini de atladım. Stadyum alanında kazı çalışması yapılmamış olması nedeniyle, kentin o bölümünü de gezmedim.

Yalvaç’ın yanı başında kalın bir toprak tabakasının altındayken, İzmir’de görevli İngiliz papaz Francis Arundell tarafından 1826 yılında keşfedilmiş. Amerikalılar 1908 de kazılara başlamışlar.. Bir ara, kazılar Yalvaç Müze Müdürlüğü tarafından sürdürülmüş. Halen, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof. Mehmet Özhanlı başkanlığındaki ekip tarafından kazılara devam ediliyor.

Antiokheia; Yalvaç’ın 1km. kuzeyinde 1236 m. rakımda M.Ö. 3. yüzyılda kurulmuş. Seleukos kralı Antiokhos’un adı verilmiş, kente. Antiokhos’un adının verildiği bir başka kent, Antakya. Aslında. Antiokhos’un adının verildiği 16 adet kent varmış, Anadolu’da. Burası, Pisidia bölgesinde kaldığı için Pisidia Antakya’sı olarak adlandırılıyor. Sırasıyla Seleukos, Bergama yönetiminden sonra kente Romalılar egemen oluyor. Surların içindeki alan 47 ha. Ancak, kent çevresindeki höyükler, buradaki yerleşimin neolitik döneme kadar uzandığını da göstermektedir.

Antiokheia kenti yedi tepe üzerinde yedi mahalleden oluşuyor. Kuzeyden güneye doğru oval şeklinde ve ızgara (grid) bir planı var. Doğudaki Anthios deresi ve derin vadisi kente doğal bir koruma kalkanı oluşturuyor.

 

Kentin üç kapısı bulunmakta. Ben, ana giriş olan Batı Kapısı’ndan girdim. Batı kapısı üç kemerli ve girişli bir kapı. Zamanımızda ayakta değil. Üzerinde boğa başı, girland (meyve ve çiçek hevenkleri), melekler, flamalar gibi süslemeler varmış.

Bu girişten sonra, kısa bir yol  iki tarafında dükkanların bulunduğu 23X74 m. ölçüsünde bir meydana açılıyor. Meydanın kuzeyinde bulunan çeşmeden çıkan 3 m. genişliğindeki kanal küçük şelalelerle akıtılmış. Çeşmenin temeli belirgin, gövdesi ortada yok. Dükkanlardaki kazılardan anlaşıldığına göre, buralarda hem üretim (demirci,keçeci vs.) hem de satış yapılıyormuş.

Meydandan doğu istikametine doğru hafif bir yokuş olan Decumanus Maximus caddesine 5.5 m genişliğinde tek kemerli bir kapıdan giriliyor. Caddenin genişliği 6.35 m. ve zemin taşlarla döşenmiş. Caddenin iki tarafındaki Dor başlıklı revakların arkasında dükkanlar yer alıyor. Diğer caddelerde olduğu gibi, bu caddenin de ortasından 50 cm. genişliğinde ve 1.5 m. derinliğinde kanalizasyon kanalı geçiyor.

Decumanus Maximus caddesinin orta sol tarafında Tiyatro binası yer alıyor. Tiyatro, batıya bakan yamaca yaslandırılmış. 5000 kişilik küçük bir tiyatro binası, iki kademeli koltuk sıraları var. Üst kademe büyük ölçüde yıkılmış. Sahnenin seyirci tarafındaki duvarı ayakta, ama o da yıpranmış durumda. Tiyatro cephesi dikdörtgen şeklindeymiş. Cepheyi süsleyen boğa başı frizler Yalvaç müzesinin bahçesinde bulunuyor. Decumanus Maximus caddesinden Tiyatro’ya başında kemerli bir kapı bulunan sokaktan geçiliyor. İmparator Caracalla döneminde  yapılmış, bu kemerli kapı. Tiyatro binasının kuzey ve güneyinde çıkış kapıları bulunuyor. Caddeye açılan güney kapısı geç dönemde örülerek kapatılmış.

Tiyatro binasından sonra sağ kolda, Decumanus Maximus caddesine Salutaris caddesi açılıyor.

 

Decumanus Maximus caddesi; güney kapısından kuzeydeki anıtsal çeşmeye (nymphaeum) kadar  uzanan  6 m. genişliğinde ve 400 m. uzunluğundaki Cardo Maximus caddesiyle kesişir. Çeşmenin önünde 30X150 m. büyüklüğünde bir meydan bulunmaktadır. Bu meydana yakın bir yerde caddenin ortasında 1.5 m. derinliğinde bir kanal görülmektedir. Muhtemelen kanalizasyonun bir parçası ve çeşme suyunun tahliye ayağı olmalıdır. Cardo Maximus üzerinde bulunan 30 m genişliğinde ve 90 m. uzunluğundaki Tiberius Meydanı ‘na (Forum) kadar, cadde boyunca dükkanlar sıralanmış. Dükkanların arasındaki merdivenlerden de ikinci sıra dükkanlara çıkılmaktadır.

Tiberius Meydanı, Cardo Maximus’dan Augustus Tapınağına geçişi sağlayan bölüm. Roma  imparatoru Tiberius tarafından düzenletilmiş. Bu alanın çevresinde de yine çeşitli dükkanlar ve restoranlar bulunuyormuş.

Tiberius Meydanının doğusunda yer alan Propylon üç kemerli giriş kapısı olup, meydandan kutsal alana ve Augustus Tapınağına geçişi sağlıyor. Propylon; Marcus Antonius’u M.Ö. 31 yılında Actium deniz savaşında yenen Augustus (Octavianus) adına ve savaşın anısına yapılmış. Bu nedenledir ki Propylon üzerine zaferi simgeleyen deniz canavarları ve Triton (Poseidon’un belden aşağısı balık olan oğlu) süs olarak işlenmiş. İmparator Augustus, Antiokheia kentine önem vererek Pisidia’nın merkezi haline getirmiş. Bazı parçaları Yalvaç müzesinde bulunan Propylon üzerindeki yazıt, Augustus’un hayatı ile birlikte vasiyetnamesi niteliğini taşıyor. Bir diğer vasiyetnamesi de, Ankyra’da (Ankara) Hacı Bayram Camiinin bitişiğindeki Augustus Tapınağının duvarında yer almaktadır. Ama ne yazık ki, büyük ölçüde silinmiş ve yazılar kaybolmaya başlamıştır.

Augustus Tapınağı, Antiokheia kentinin en yüksek tepesinde yer almaktadır. Burada kalın bir toprak tabakası kaldırılmış ve ulaşılan ana kayaya oyularak tapınak yapılmış. Tapınak U biçiminde ve Yalvaç düzlüğüne hakim. Tapınağın altar tarafında, ana kayaya oyulmuş, kült heykelin bulunduğu (Cella) bölümün önünde Korinth tarzı yivli dört sütundan oluşan bir portiko (revak) varmış. Cella duvarının üzerinde akanthus (deve dikeni yaprakları) frizi dolanıyor. Tapınağa anıtsal ve üzeri kapalı bir kapı olan propylondan giriliyor. Şu anda sadece temelleri açıkta görünüyor. Görkemi ancak hayal edilebilir. Propylon’dan sonra, tapınak çevresi, Dor düzeninde tek sıra sütunlardan oluşan bir revakla (stoa) kapatılmış. Yarım daire şeklindeki altar bölümünde revak (stoa)  iki katlı yapılmış. İkinci katın hatıllarının uçları, ana kaya üzerinde açılmış dikdörtgen deliklerin içine yerleştirilmiş. Böylece ikinci katı ana kayaya bağlayabilmişler. Tapınak, Anadolu’nun tanrıçası Kibele adına yapılmış. Anadolu’nun Ay tanrısı Men adına, Antiokheia’dan önce yapılan tapınak da antik kentin 5 km. güney doğusunda bulunuyor.

Kente su, 11 km. uzaklıktaki Sultan Dağlarında bulunan bir kaynaktan tünel, kanal ve kemer gibi sanat yapıları yapılarak getirilmiş. Tüneller, topoğrafya ve eğime göre; yerin 1 m. altında 1.0X1.5 m. ölçüsünde. 5-7 m. yüksekliğindeki su kemerlerinden 200 m.lik bir bölümü ayakta kalmış. Sistem; 1465 m. deki kaynaktan 1178 m. deki çeşmenin deposuna suyu taşımış. Kentin yüksek noktalarına suyun iletilebilmesi için, çeşme yüksekliğinin 9 m. olduğu tahmin ediliyor. U şeklinde olan çeşme, 27X12 m. ölçüsünde. Önündeki  30X150 m. ölçüsündeki meydanın etrafı da bir revakla çevrelenmiş.

Roma döneminin sonlarına doğru, Hristiyanlık yayılmaya başlıyor ve bu dönemde kentin çeşitli yerlerine yapılmış kiliseleri görüyoruz. Bu çerçevede; St.Paulus kilisesi, Kuzey kilise, Aedilicus Tepesi kilisesi.

Pisidia Antiokheia’dan,  Yeni Ahit’in Resullerin İşleri (Acts) 13-14 bölümünde de bahsedilmektedir. Buna göre; Aziz Paulus, Aziz Barnabas ve Aziz Yuhanna (St.John) Kıbrıs’ın Baf (Paphos) kasabasından denize açılırlar ve Pamfilya Perge’sine gelirler. Aziz Yuhanna Kudüs’e döner. Paulus ve Barnabas yollarına devam ederek Pisidia Antiokheia (Pisidya Antakyası) kentine gelirler. Şabat (sebt,sabbath) günü sinagoga giderler. Tevrat okunmasından sonra, vaaz verirler. Vaazın sonunda kentteki yahudilerden çoğu bu iki azizin müridi olurlar.

Pisidia Antiokheia antik kentinin daha % 25-30 luk bölümü açığa çıkarılmış. Bu bile kentin görkemini anlatmaya yetiyor. Yalvaç merkezde bulunan Devlethan camii Selçuklu döneminde yapılmış bir camidir. Caminin yapımında ve daha sonra yapılan onarımlarda Antiokheia’dan çıkarılan mermer frizler süslemeler kullanılmış. Bu da, Antiokheia’dan bir çok eserin başka yerlere götürüldüğünü gösteriyor.

Kazılar devam ettikçe kentin görkemi daha iyi ortaya çıkacaktır. Kazılarda çıkan eserler Yalvaç Müzesinde sergilenmektedir. Pisidia Antiokheia kentini gezmek isteyenler, benim gezdiğim süreden çok daha uzun bir zamanı planlamalıdırlar.

GÖRSELLER:https://photos.google.com/share/AF1QipNAPzQDfglG62Bb-cV6GrbSo8ykN78XgEAtBYZkJEOLw-TUXdF3wNrReW9ZzlcNjA?key=eU5ob0xMZzBqLU5KUXRER0FiTmZ1R0ZHV3VxejB3

 

 

 

 

 

4 comments

  1. Harika bir yazı tarihi bilgileri böyle güzel paylaştığınız için tebrikler Danyal bey kaleminize gözünüze sağlık

    Beğen

danyalasik için bir cevap yazın Cevabı iptal et