MİDİLLİ (LESVOS-LESBOS) ADASI

”Dünyanın hiçbir yerinde,                                                                                                                    Güneş ve ay o kadar ahenk içinde batmaz,                                                                                      Başka hiçbir yerinde güçlerini o kadar eşit paylaşmazlar,                                                          Bu yeryüzü parçasının üzerinde bir zamanlar,                                                                              Kim bilir, onlar ne güzel zamanlardı,                                                                                              Hangi tanrı, hoş vakit geçirmek için,                                                                                                Bir çınar ağacı yaprağı gibi kesti ve üfledi,                                                                                      Açık denizin ortasına.”

Nobel ödüllü Midilli’li şair Odiseas Elitis Midilli’yi böyle tanımlıyor.

Ben de Midilliyi, Anadolu’dan kopmuş bir incir yaprağına benzetirim.

Girit ve Evia adasından sonra, üçüncü büyük adası Yunanistan’ın. 1636 km2 lik bir alan. Kıyı uzunluğu 371 km. Adanın güneyinde Kalloni ve Yera (Gera) adlarında iki körfezi var. İki körfez arası en dağlık bölgesi. Burada da bir Olimpos var. Adanın nüfusu 85.500. Midilli (Mytillene) kenti vilayet merkezi.

1462 de Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmış. Oruç, İlyas ve kardeşleri Barbaros Hayrettin Paşa da Midilli doğumlu.

Adada, keçi ağırlıklı hayvancılık yaygın. Bu nedenle de önemli miktarda süt ve süt ürünleri, özellikle feta peyniri üretimi var. Bir diğer konu da zeytin ve zeytinyağı üretimi. 11 milyon zeytin ağacı bulunuyor. Yıllık 15.000 ton civarında altın sarısı zeytinyağı üretiliyor. Sofralık zeytin çeşitleri (siyah,yeşil) de var. Deniz ürünleri bakımından zengin (balık, kalamar, karides ve ahtapot). Uzo (ouzo) adada 200 yıldan beri üretilmekte. 20 civarında uzo üretim tesisinde, %37.5 ile %48 arasında alkol oranına sahip, anasonun yanı sıra çeşitli aromatik bitkilerin de kullanıldığı, farklı damak zevklerine uygun uzo üretiliyor.

Ayvalık’tan Midilli kentine, feribotla bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra ulaşabildim. Kuzeyden, Babakale’den de sefer başlatılmış. Midilli kenti, Adanın Ayvalık tarafına bakan yüzünde. Uzaktan termik santralin iki bacası seçiliyor. Limana girmeden önce, Midilli kalesi karşılıyor, gelenleri. Midilli kenti içinde Panellinion Cafe, Osmanlı Çarşısı, Metropol Kilise, Yeni Camii, Türk Hamamı görülecek yerler arasında. Yeni Camii; Midilli kentindeki on caminin en büyüğü. Midilli Nazırı Kulaksızzade Mustafa Ağa tarafından 1825 yılında antik bir stadyumun üzerine yaptırılmış. Öğle yemeği, Türk Limanında (kalenin kuzey sahili) Zorba Taverna’da. Koca bir porsiyon karides saganaki (sahanda karides), salata ve bir bardak yerel taze ev şarabı (€11.50).

 

Midilli kentinin 3.5 km. batısında bulunan, 1995 yılında kurulmuş distile içki üreten Eva Distile Fabrikasında ouzo ile birlikte mastika (sakız) esaslı likörler üretiliyor. Bir bölümü de müze olarak düzenlenmiş. Müzede eski presler, fıçılar, şişeler, bakır kazan ve imbikler sergileniyor. Halen Mitilinis Ouzo, Mastic Tears, Grenade gibi markalarla üretim yapılıyor.

 

Sonraki durak, iki körfez arasında bir dağ köyü olan Agiasos. Bizdeki Şirince köyü gibi. Farkı, çok sessiz olması. Köyün merkezinde bir adak yeri olan Meryem Ana Kilisesi bulunuyor. Kilisenin çevresinde hediyelik eşya satanların yanı sıra kafeler de var. Köyün yaşlıları da buralarda sohbetteler.

 

Agiassos köyünden sonra Kalloni körfezi. Kalloni körfezi kuş göç yollarının üzerinde. Özellikle flamingoların durak yeriymiş. Ama zamanı olmadığı için flamingoları göremedim. Burada ayrıca bir tuzlada bulunuyor.

Kalloni körfezinden kuzeye doğru,  Petra kasabasını geçerek Molyvos köyüne ulaştım. Molyvos, Osmanlı döneminde mollaların yerleştirildiği yer. Adı da molla kelimesinden geliyor. Yunan sosyetesi burayı tercih ediyormuş. Molyvos bir kayalığın üzerinde ve Bizans döneminden kalan Molyvos kalesinin eteklerinde kurulu. Osmanlı dönemine ait çeşmeler. Evler, bitişik düzende taş ve ahşap malzemeden çoğunlukla iki katlı olarak yapılmış. Koruma altında olan köyde yeni yapılaşmaya, dokuyu bozmayacak şekilde izin veriliyor. Molyvos burnunda küçük bir liman ve sahil boyunca restoran, taverna ve sabaha kadar açık eğlence yerleri var. Köyün 5 km. dışında, bir aile tarafından işletilen butik Hotel Marilena’da konakladım. Akşam yemeğini Molyvos’un sahilinde yer alan Triena (Poseidon’un çatalı) restoranda yedim. Menüde tartar soslu dil balığı, salata, 35 cl. Tsantali-Çantalı şarabı (Makedonikos firmasının) vardı (€22.10).

 

Ertesi gün, yolum Sigri’ye. Adanın en batı ucu. Ege denizine açık, bu nedenle denizi biraz soğuk. Bir balıkçı köyü. Osmanlı döneminde bir sürgün yeriymiş. Midilli kentine 94 km. uzaklıkta. Osmanlı 1757 de burada bir kale inşa etmiş. Burunda tepe üstünde bulunan kale kapalıydı, içine giremedim. Sigri yolunda Skalachori adlı bir köyün yanından geçtim. Bu köyde, birbirine mesafeli iki mahalle varmış. Müslüman (Türk) ve hristiyan mahalleleri (Yunan). 1800 lerde olan bir deprem nedeniyle müslüman mahallesindeki cami ve minaresi zarar görmüş. Cami ve minare onarıldıktan sonra ibadete açılmış. Daha sonraki depremde de hristiyan mahallesindeki kilise yıkılmış. Müslüman ahali, hristiyan ahaliye ”yeni bir kilise yapmak yerine, gelin ve camide ibadet edin” demişler. Hristiyan ahali tarafından, bu teklif kabul edilmiş ve minarenin alemindeki hilalin yanına haçı yerleştirmişler.

 

Sigri ile Eressos arasındaki bölgede Taşlaşmış Orman (Petrified Forest) alanı, bir jeopark ve üzerinde 1600 m2. lik bir müze bulunuyor. 20 milyon yıl önce bölgedeki sekoya ağaçları, kozalaklar, hayvan kemikleri volkanik malzeme örtü altında taşlaşmış (fosil).

 

Buradan Midillili kadın şair Sapho’nun (Safo) doğduğu yer olan Eressos köyüne geçtim. Eressos’un merkezi, dağlık bölgede. Güneyinde, deniz kıyısında Skala Eressou (Eressos İskelesi). İkisinin arası bereketli topraklar. Hayvancılığın hakim olduğu bu yörede kaşar üretimi yapılıyor. Eressos İskelesinde Flamingo adlı restoranda ahtapot tava ve şarap siparişi verdikten sonra, denize girdim. Deniz, bu bölgede daha sıcaktı. 2-3 m.derinlikteki deniz tabanı da çok net görünüyordu, çok temizdi.

Eressos’lu şair Sapho; asil bir aileye mensup, eğitimli ve güzel bir kadın. M.Ö. 7. yüzyıl içinde doğmuş. Evlenme teklifleri almış, ama erkek hegemonyası nedeniyle kabul etmemiş. Kadınları koruması altına almış. Bu nedenle de, lezbiyen ilişkisi olduğu iddia edilmiş. Sicilya, Kıbrıs ve Mısır sürgünü yaşamış. Bu durum kanıtlanmış değil, ama adanın adı olan Lesbos’dan lezbiyen terimi üretilmiş. Aşağıda, Sapho’ nun Kıbrıs’lı bir kız üzerine bir şiiri. Siz karar verin, Sapho’nun cinsel tecihinin ne olduğuna.

”Ey Kipros’lu kız, sen benimsin artık…                                                                                              Senin ölümsüz vücudunu,                                                                                                                  Herperos’un meşalesindeki ışığın içinden aldım…                                                                          Tatlı fısıltıların, fırtınadan sonra yorgun denizin kırık sesi gibi.                                                Faniyim…                                                                                                                                                  Fakat ilahların çanağından Kevser şarabı içtim.                                                                            Üzerindeki tüllerin mavi dalgalarını kaldırıyorum.                                                                      Samanyolu’ndan yatağının üstünde sarı bir nilüfer gibisin,                                                        Misk kokulu…                                                                                                                                          Elim seni okşarken, gözlerin kapanıyor güzel şey!”

Petra ile Molyvos arası araçla 5 dakika. Petra adını köyün ortasındaki 35 m.lik kaya kütlesinden alıyor. Petra; yunanca taş, kaya anlamına geliyor. Bu kaya kütlesinin üzerinde 114 basamakla çıkılan, Panagia Glikofilusa (Sevgiyle Öpen Meryem Ana) kilisesi bulunuyor. Çıktığımda pazar ayini vardı ve kalabalıktı. Buradan Petra köyünün ve koyunun harika bir manzarası var. Kavala kurabiyesi, badem ezmesi ve dondurma buranın spesiyalitesi.

Mandamados köyünün adı manda kelimesinden geliyor. Denizden 150 m.yükseklikte kurulu ve Taksiarhis Manastırı da burada. Bu köyde bir kaç seramik atölyesi var. Geçmişten gelen bir uğraş. Ayrıca, zeytin ağacı oymacılığı da yapılıyor. Süt ürünleri üretimi ve özellikle yoğurduyla biliniyor, Mandamados.

Midilli adasının zenginliği nedeniyle, M.S. 3. yüzyılda ada yağmalanır. Taksiarhis (Taxiarches) adına adanmış manastırda 18 keşiş, uzun süre korsanlara karşı koyar. Dua için kilisedelerken, manastıra hücum eden korsanlar tarafından kılıçtan geçirilirler. Genç bir keşiş adayı da kilisenin çatısına çıkar ve orada bayılır. Baygın haldeyken, kılıcından alevler çıkan dev bir asker tarafından, korsanların kaçırıldığı hayalini görür. Ayıldığında da, 18 keşişin öldürüldüğünü görür. Keşişler için Başmelek Mikael’e (Archangel Michael) dua ederken, aklına Başmelek Mikael’in bir ikonasını yapma fikri gelir. Keşişlerin kanı ile toprağı karıştırarak üç boyutlu Başmelek Mikael’in ikonasını yapar. Yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen, Başmelek Mikael’in kan rengindeki yüzü ilk günkü canlılığını korumaktadır. Bu ikona, Taksiarhis Manastırı içinde, fotoğraf çekme yasağı olması nedeniyle, maalesef resmini çekemedim. Bu manastırda, Paskalya bayramının ikinci haftasında ziyaretçilerin de katıldığı şenlikler yapılmakta. Son şenliklerde 10.000 kişiye keşkek sunulmuş.

Mandamados köyünden sonra, başlangıç noktası olan Midilli (Mytillene) kentine döndüm. Gümrük geçişinden sonra, feribotla dönüş yolculuğu başladı. Eksik kalan yerler ve özellikler var. İnşallah, bir gün onları da tamamlarım.

Midilli ile ilgili fotoğraf albümü de aşağıda ”Görseller’ bölümünde. Umarım keyif alırsınız.

GÖRSELLER:https://photos.google.com/share/AF1QipOaW4LJY4QYLEmPgmsiTOYLH_LGrhGlxmcNpgbqdWnkzz0fFmzIh4vRZD4r7X1SVQ?key=azlIYmxSbXBHaDVZeEJ4bUdHc2ZWeTdSbXVfNW9R

8 comments

  1. Tek kelime…harika… okadar huzur içinde anlatıyorsun ki…sanki orda yız…
    Elline sağlık..iyiki varsın. Zahmetlerin için çok teşekürler ….

    Liked by 1 kişi

  2. Midilli adasını 4 gün gezmiş biri olarak bilgilerim tazelendi.yeniden gitmiş gibi oldum. Paylaşımınız için teşekkürler.Emeginize sağlık.

    Liked by 1 kişi

Nurdan Agca için bir cevap yazın Cevabı iptal et