BAFA GÖLÜ VE KAPIKIRI KÖYÜ

 

 

Söke’den Milas’a giderken, ovayı geçtikten sonra bir rampadan yukarı çıkılır. Sağa Didim ve Akbük yolu ayrılır. Yol ayrımı geçildikten sonra, sol tarafta (doğu) Bafa Gölü ve Beşparmak (Latmos) Dağlarının güzelliği karşımıza çıkar. Zeytin ağaçlarıyla bezeli kıyılarıyla Bafa Gölü ve Beşparmak Dağlarının doyulmaz güzelliğini  yol kenarında hazırlanmış seyir teraslarından seyredebilirsiniz. Güneye Milas’a doğru yol alırken artık göl biter ve kısa bir süre sonra, sola (doğu) Kapıkırı Köyüne giden yola sapılır. Yol sizi Bafa Gölünün en güneyindeki ucuna götürür. Kıyıda balıkçı tekneleri, harika bir manzara, ama yaz aylarında çevre kirliliğinden kaynaklanan kötü bir koku ile karşılaşılır. Yola devam edildiğinde, göl kıyısında ve içinde  Heraklia antik kentinin kalıntılarına ulaşılır ve bundan sonrası da Kapıkırı Köyü.

Aslında antik Heraklia ve Kapıkırı iç içe, koyun koyuna. Bu yüzden SİT alanı ilan edilmiş. Bu nedenle de, köy insanları bürokratik işlemleri aşıp oturdukları evlerle ilgili bakım onarım işlerini yapamıyorlar. Büyüleyici Beşparmak (Latmos) Dağlarının eteğinde, Bafa Gölü kıyısında kurulmuş, antik Heraklia kenti. Kuruluşunun M.Ö. 4. yüzyılda olduğu söyleniyor. Bölgenin Latmos adı; uyum, neşe, gençlik, aşk ve güzellik tanrıçası Lada’dan geliyor. Antik çağda (M.Ö. 7. yüzyıl) Bafa Gölü bir körfezdi, Latmos Körfezi adıyla. Heraklia da; Latmos Körfezinde deniz kıyısında bir kent, bir ticaret merkeziydi, tıpkı Milet, Priene, Magnesia gibi. Heraklia; adından da anlaşılacağı gibi, Herkül adına kurulmuş bir kent. Kentin çevresinde 65 adet kule ile desteklenen bir sur varmış. Surların bazı bölümlerine ait kalıntılar ve izler görülüyor. Kentin antik tiyatrosu, Kapıkırı köyünün doğusunda ve Beşparmak (Latmos) dağına yaslanmış durumda. Köyün girişine yakın, soldaki kaya kütlesinin üzerinde, halen bazı duvar ve bölümleri ayakta olan Athena tapınağı karşılıyor, gelen ziyaretçileri. Latmos Körfezi, Büyük Menderes Irmağının denize döküldüğü yer. Getirdiği alüvyonların oluşturduğu set, M.Ö. 1. yüzyılda, burada Bafa Gölünün oluşmasına neden olmuş. Önceleri tuzlu bir göl olan Bafa, sonraları Serçin Köyü yakınında Büyük Menderes Irmağı ile bağlantı sağlayarak tatlı bir göl haline gelmiş. Buranın yılan balıkları, aşklarını yaşamak ve çiftleşmek için Meksika Körfezinde bulunan Sargasso Denizine gidiyorlar. Çıkan yavrular, üç yılda, buradan ebeveynlerinin geldiği yer olan Bafa Gölüne dönüyorlar. Bu döngü sürekli devam ediyor. Katedilen uzaklık 6000 km. Yavruların, Ege Bölgesi ve Bafa Gölü ile ilgili bilgileri yok. Yavrular nasıl oluyor da bilmedikleri, ebeveynlerinin geldikleri yere dönüyorlar? Bu konu, bugüne kadar çözülmüş değil. Serçin Köyünde, bu göçe ilişkin olarak, her yıl Yılan Balığı Festivali yapılıyor. Bu köyün bir diğer özelliği de, Mustafa Kemal Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin, bu köyden olması.

myus_488110.jpg

Heraklia, Karia kralı Mausollos tarafından kurulmuş. Buraya yerleştirilenler, bölgedeki mermer ocaklarından çıkardıkları mermerleri Milet, Didim gibi liman kentlerine götürerek satıyorlarmış. Kentin bazı kalıntıları sular içinde. Su içinde bulunan bir kaya kütlesinin üstünde mezarlar, kapakları yok ama, açık bir şekilde görülüyor. Kent surlarının bir kısmı gözetleme kuleleriyle birlikte hala ayakta. Kapıkırı Köyü ile antik Heraklia iç içe olmakla birlikte, o kadar uyumlu ki beni hiç rahatsız etmedi. Köyün meydanı, Heraklia’nın Agorası. Göl tarafından köye yüzünüzü döndüğünüzde agoranın dükkânlarının yerleri görülebiliyor. Dükkân yerlerinin karşısında da köyün eski ilkokulu, tek katlı ama şimdilerde boş. Duvarlarına, kuzeyde Latmos Dağında neolitik döneme ait mağaraların duvarındaki figürler işlenmiş. Bu mağaralara, zaman kısıtı nedeniyle gidemedim. Ama bir sonraki gezimde, bu figürleri yerinde görmek istiyorum. Antik tiyatro, Kent Konseyi binası, Athena Tapınağı antik kentin binaları. Bölgede, Bizans dönemine ait kiliseler de bulunuyor. Agoradaki zeytin ağaçlarının altlarında, köyün hanımları, göz nuru dökerek iğne oyası işleri bir taraftan yapıyorlar, bir taraftan da satıyorlardı. Evlerin bahçelerinde, sütun parçaları ile ya da Heraklia’dan bir  duvar parçasıyla karşılaşılıyor. Sanki, köşeyi dönünce bir Heraklia’lı ile karşılaşacak hissine kapılıyor insan.

Bafa Gölü 21m. derinliğinde, Batı Anadolu’nun en büyük gölü ve bir kuş cenneti. Çok sayıda su kuşuna ev sahipliği yapıyor. 210 çeşit kuş  ve kuş nüfusunun 300 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Çevresinde zeytin ağaçlarının yanı sıra endemik bitkiler de var. Bu nedenle, Bafa Gölü ve çevresi bir tabiat parkı. Göl, plankton bakımından zengin. Bu da balık çeşitliliğini artırıyor. Balıkçılık göl kıyısındaki köylerin gelirlerine katkı sağlayan önemli bir faaliyet.

Bafa Gölünün bir başka hikayesi var, bir mitolojik hikaye. Endymion adlı bir çoban keçileriyle Latmos (Beşparmak) Dağlarında dolaşırmış.  Güneş Tanrısı Helios’un (Apollon olduğu da söylenir) kız kardeşi Ay Tanrıçası Selene (Artemis olduğu da söylenir) Çoban Endymion’a aşık olmuş. Her gece Endymion’un üzerine eğilir, gümüş rengi ışığı ile sarmalar ve öpermiş. Bir ölümsüzle bir ölümlünün birbirlerini sevmeleri hoş karşılanmamış. Durum, hemen Tanrıların kralı Zeus’a iletilmiş. Çobanın canını almaya gelen Zeus, kızının çobanı çok sevdiğini görünce, çobana kıyamamış. Çobanı bir ağacın kovuğunda, sonsuz uykuyla cezalandırmış. Derler ki, Selene, her gece hele dolunayda Bafa Gölü üzerine eğilir ve gümüş ışıklarıyla Çoban Endymon’u arar. İşte, Bafa Gölünün dolunayda sularının gümüşi renkte parlaması ve bu doyulamayan manzarası, Selene’nin Endymion’u aradığı saatlere denk gelir.

GÖRSELLER:https://photos.app.goo.gl/XKvsgZZ4I1x8AVBC2

 

 

One comment

Tahsin Deniz ARPACI için bir cevap yazın Cevabı iptal et