MİDAS KENTİ-YAZILIKAYA-FRİGLER

Çifteler-Sakaryabaşından sonraki durağımız, Friglere ait Midas Kenti ya da Han ilçesinin Yazılıkaya Köyü oldu. Burası Frig Vadisinin kalbi. Bir ucu, Porsuk Barajının güneyi, bir ucu Gordion ve bir ucu da Seydiler. Yıllar öncesinde, Porsuk Baraj gölünün güneyindeki uç noktayı çadır kurarak gezmiştim. Şimdi de Yazılıkaya ya da Midas Kenti. Yazılıkaya Köyünün içinden geçerek Midas Kentinin, ziyaret için düzenlenmiş giriş yerine ulaştım. Gezi alanı Midas Kenti Akropolü.

İlkçağ döneminde Frigya (Phrygia) bölgesi; bugünkü Eskişehir, Kütahya, Afyon illerinin tamamı, Ankara’nın güneybatı bölümü ile Konya ve Denizli’nin bir bölümünden oluşuyor. Frigler, Balkanlardan Anadolu’ya gelen bir kavim. Traklarla da akraba oldukları söyleniyor. Geldiklerinde, Hitit Uygarlığına son vermişler. İlk kralları Gordios’un adı verilen ve Polatlı yakınlarında kurulmuş bulunan Gordion kenti, Friglerin başkenti olmuş. Dönem olarak, M.Ö. 1200-600 yılları arasına tarihlendirilmektedir. Kimmer akınlarıyla zayıflamışlar ve sonra da Pers egemenliğine girmişler. Hikayelere konu olmuş, son kral Midas’ın Yazılıkaya köyünde bulunan bu kenti.

Apollon ve Pan (bir satyr olan Marsias olduğu da söylenmektedir) arasında bir yarışma olacaktır. Bu yarışmanın hakemlerinden biridir, Kral Midas. Pan, flütüyle oynak ezgiler, Apollon da liri ile Muse’leri (müzik ve sanatın temsilcileri olan Zeus’un dokuz tanrıça kızı) kıskandıran müzik çalıyor. Kral Midas, oyunu Pan yönünde kullanıyor. Buna kızan Apollon, müzikten anlamadığını söyleyerek, sesleri daha iyi duyabilmesi için Midas’ın kulaklarını eşek kulaklarına çeviriyor. Midas, bu durumu herkesten saklamasına rağmen, berberi durumu öğreniyor. Kimseye söylemeyeceğine dair yemin eden berber, dayanamıyor ve sazlıkların bulunduğu bölgede bir kuyu açıyor. Berber içindeki bu sırrı suya anlatıyor, su da kamışlara. Kamışlar da havaya, her sallandıkça ”Midas’ın kulakları, eşek kulakları” diye sesleniyorlar. Böylece herkes durumu öğreniyor ve Midas’la alay etmeye başlıyorlar. Midas tanrıya yalvarıyor affedilmek için ve sonunda kendi kulaklarına kavuşuyor.

Girişten yukarıya doğru çıktığımda, kendimi Yazılıkaya önünde buldum. Bu bölgede üç adet Yazılıkaya var. Birincisi bu, doğuya bakıyor. M.Ö. 600 yıllarında yapılmış. Alt kısmında genişliği 5.5 m. ve yüksekliği 1.4 m. olan bir niş var. Burada Anadolu’nun Ana Tanrıçası Kibele’nin bir heykeli bulunuyormuş ve sabah gün doğumunda, kent halkı Kibele’ye adaklar adayıp, hediyeler sunuyorlarmış. Anıtın alın kısmında yaklaşık  2 m.lik bir parça tahrip olmuş. Burada koç boynuzları figürü işlenmiş. Cephesi geometrik desenle bezenmiş. Yine anıtın üst ve yan kenar çizgilerinde yazılar bulunmakta. Frig yazısı tam olarak okunamamış olmasına rağmen MİDAİ ve KUMBABA ya benzer kelimeler göze çarpmakta. İkinci anıt, bunun tam 200 m.arkasında ve batıya bakar şekilde biraz daha küçük ve yarım kalmış, bitirilememiş. Alın kısmından başlanılmış oyma işlemine, ama gövdenin ortalarına gelindiğinde, oyma işlemi durmuş. Üçüncü anıt ise akropolden 2 km. uzaklıktaymış. Onu görme imkanım olmadı.

Akropole girdiğim noktada sol taraftaki patikayı takip ederek tam bir daire çizdim ve giriş yerine ulaştım. Takip ettiğim yol, antik bir yol olup üzerinde tekerlek izleri var. Üzerinden geçen yüklü arabaların tekerlekleri yolda derin izler açmışlar. Antik yol olarak da adlandırılıyor. Yolun sağ tarafındaki bazı kayaların üzerilerinde kabartma figürler, belli belirsiz görülüyorlar. Fazlaca tahrip olmuşlar. Yine yolun sağında ve solunda kaya mezarları bulunuyor. Tepeye erişildiğinde kayadan bir taht ve Büyük Sunak yeri var. Burada kral ve kraliçe oturuyorlarmış ve kent halkı tahtın önünden geçerlerken, ellerindeki hediyeleri sunuyorlarmış. Patikayı takip ederek sarnıçlara ulaştım. Dağ yamaçlarına oyuklar açılmış, fazla miktarda kar elde edebilmek için. Eriyen kar sularını, birbirine bağlı dört sarnıçta biriktirmişler ve bu kadar yüksek bir yerde su ihtiyaçlarını karşılamışlar. Takip ettiğim yol beni yarım kalmış Yazılıkaya’ya ulaştırdı. Buradan 200 m. sonrada Midas anıtı olarak da anılan Yazılıkaya’nın önüne ulaştım. Yaklaşık iki saatimi alan bir tur atmış oldum, akropol alanının içinde.

Yazılıkaya köyünün içine yöneldim ve  köy camisinin önünden geçerek, gezi grubunun toplandığı sosyal tesis olarak da adlandırılan büyükçe bir binaya gittiğimde, avluda muhtemelen 60 lı yaşlarda Hollandalı Han Grosse Hamberg’le karşılaştım. Han, eşiyle birlikte üç aydır Marmaris’te olduklarını, Doğu Karadeniz Bölgesine gitmek üzere, karavan kiraladıklarını, Han ilçesinin adıyla kendi adının aynı olduğunu farkettiğinde yönünü buraya çevirdiğini ve burada hissettiği enerji nedeniyle de burada çakılıp kaldığını, programın gerisine düştüklerini bir çırpıda anlattı. Bölgeyi bisikletleriyle geziyorlar. Civardaki yeraltı şehrinden yeni dönmüşler. Günümüzde, hala tarihe ve arkeolojiye meraklı insanların olması sevindirici.

Böylece bir gezinin daha sonuna geldim. Gezi ile ilgili fotoğraflara, aşağıda ”GÖRSELLER” bölümünden ulaşabilirsiniz. Esen kalın…

GÖRSELLER:https://photos.google.com/share/AF1QipOWDN7BOiEYoecozPbIekNpZfFacPYmLD02dtZd9ivo358lTp-VmBitVpDiud1vnQ?key=Yl9pa1JOdHdKdEN4QnJ2X1JWYXpTdjZJOFNzLW13

2 comments

Yorum bırakın