Bir çok yerde Taksiyarhis kilisesi bulunmaktadır. Bunlardan Sakız adası Mesta köyünde bulunan kilise ile Midilli adasındaki kiliseyi gezmiştim. Bir Taksiyarhis kilisesi de Ayvalık’ta bulunuyor. Bu arada Taksiyarhis adını da merak etmiştim. Taksiyarhis, Taksi kelimesinden türetilmiş, Yunanca bir kelime. Taksi, düzen anlamına geliyor. Taksiarh ya da Taksiarços ilk kez Sparta’da (İsparta) Tugay komutanı unvanı için kullanılmış. Rum Ortodoks inanışında Taksiyarhis adı, Başmelek Mikail (Archangel Michael-Mikhail) ve Cebrail (Archangel Gabriel) için kullanılıyor. Bu meleklere adanmış kiliseler de Taksiyarhis kilisesi olarak adlandırılıyor.
Haziran ayı içinde gezdiğim Taksiyarhis Kilisesi, Cunda adasının girişindeki tepenin Ayvalık tarafına bakan yamacında bulunuyor. Tepede ise, Sevim ve Necdet Kent kitaplığının bulunduğu şapelle yel değirmeni var.

Taksiyarhis kilisesi Cunda adasındaki Rum Ortodoks nüfusunun yaklaşık 10.000 e ulaştığı 16. yüzyıl sonlarında küçük olan birinci dönem yapısı inşa edilmiş. Bu yapı temel alınarak 1753 yılında genişletilmiş. 1844 yılında mevcudun temelleri üzerinde yeniden yapılmış. Rum nüfusun azalması ile birlikte kilise kullanılmamaya başlanmış. Kurtuluş savaşı sonrası 1927-1928 yıllarında minaresiz camiye çevrilmiş. Daha sonraki yıllarda metruk halde bulunan bina, 2011 yılında, Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfına devredilmiş. Vakıf tarafından yapılan restorasyonla Taksiyarhis kilisesi bugünkü halini almış ve müze fonksiyonu kazandırılmış.

Dışarıdan çok sade görünen kilisenin içi oldukça süslü. Kilisenin inşasında, yöre malzemesi olan Sarımsak taşı kullanılmış. Dikdörtgen biçiminde olan kilisenin ana girişi, batı tarafında ve dört sütunla desteklenmiş. Bu girişte bir traktör sergileniyor. Kiliseye yan kapıdan giriliyor. Sağa dönüldüğünde, tam karşıda apsis yer alıyor. Apsis, kiliselerin doğu duvarında yarım daire şeklindeki dışa doğru olan çıkıntı, yani mihrap bölümü. Ana giriş kapısından apsise kadar olan ana bölümün ortasında bulunan naos, kubbeyi taşıyan ayı pençesi (acanthus) yapraklarından oluşan korint başlıklı tuğladan örülmüş dört sütun arasında yer alıyor. Bu dört sütun sekizgen kubbeyi taşıyor. Girişten apsise kadar olan silindirik çatıyı tutan sütunlar, aynı zamanda, kilise içini üç nefe (mahfel) bölüyor. Naos’un sağında ve solunda dairesel olarak dışa doğru genişletilmiş bölümler var. Bu haliyle yukarıdan bakıldığında, kilise binası bir haça benziyor.



Duvarlarda ve kubbedeki renkli camlardan oluşan pencereler, kilise içinin aydınlatılmasına yardımcı oluyor. Batı duvarında, ana girişin üstündeki üç pencere ile kubbeyi çevreleyen pencereler tamamen renklendirilmiş. Duvarlarda dik pencerelerin üstteki kemerli bölümleri de renklendirilmiş.


Apsisin tam ortasında, bu bölümü aydınlatan benzer iki pencere var. Apsiste pencerenin solunda, neredeyse pencere yüksekliğinde elinde kılıç tutan, zırhlı Başmelek Mikail (Archangel Michael) ve pencerenin sağında Başmelek Cebrail’in (Archangel Gabriel) freskleri bulunuyor.



Apsis tarafındaki kuzey ve güney duvarları azizlerin freskleri ve tabloları ile süslenmiş.



Apsisin hemen önündeki zeminin bir bölümü camla kaplanmış. Buradan ilk kilisenin temelleri görülebiliyor.

Sütunların olduğu naos bölümünden ana girişe kadar olan bölüm, silindirik bir tavanla örtülmüş. Silindirik kubbenin iç kısmı, kemerler çeşitli geometrik şekillerle bezenmiş.


Kilisenin giriş bölümünde, ikinci kat olarak bir balkon bulunuyor. Bu balkona döner bir merdivenle çıkılıyor. Balkonun ana kısmı, yan duvarlara bitişik bölümler ilave edilerek genişletilmiş. Kilise binası bu haliyle bile ihtişamlı görünüyor.


Kilisenin giriş ve balkon katlarında, İstanbul ve Ankara’daki Rahmi M. Koç müzelerinin envanterlerine kayıtlı çeşitli dönemlere ait oyuncak motorlu ve motorsuz arabalar, deniz teknelerinin motorları, dalgıç takımları, savaş ve yolcu gemi maketleri, deniz motorları, daktilo ve dikiş makinaları, 1910 yılında Baby adıyla Dijon’da üretilmiş bir Fransız otomobili, buhar makinaları, yelkenli maketleri, oyuncak lokomotif ve vagonlar, uskur ve dümenler sergileniyor.












Kilise binasının dışında, bilet gişesini geçtikten sonra hatıra eşyası satılan küçük bir dükkan var. Devamında yine küçük bir cafe bulunuyor. Cafe ile Kilise binası arasına, apsisin dış kısmına da zeytinyağı yapımında kullanılan metal bir zeytin değirmeni ile zeytinyağı ve şarap yapımında kullanılan eski bir ahşap pres (zeytinyağı mengenesi) yerleştirilmiş.



Taksiyarhis kilisesinin özgün yapısı korunmuş. Ancak, cemaat bulunmadığı için, ibadethane yerine oyuncak müzesi olarak kullanılıyor. Yine de bu haliyle, görülmesi gereken bir yer.
Bir başka yazımda buluşmak üzere, esen kalın sevgili dostlar.
GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/sR49P6xD3hbPtFw86
Bilgiler için teşekkürler
BeğenLiked by 1 kişi
Rica ederim. Kayıplara karıştın. Görüşemiyoruz. Selam ve sevgiler.
BeğenBeğen