İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ

Homeros’un Odysseia adlı epik eserinin IV-355. bölümü:

”Aigyptos Nehri’nin önündeki çok dalgalı denizin içinde bir ada vardır,
Mısır’a yakın, Pharos derler adına,
Mısır toprağından uzaklığı
bir günde alacağı yol kadardır
koca karınlı bir geminin,
pupadan sert bir yel eserse.
Liman gibi bir koyu vardı bu adanın,
dengeli gemiler oradan açılabilirdi denize
tatlı su sarnıçlarını kapkara doldurup,”

Burası, Sparta kralı Menelaos’un yüzlük kurbanlar vermediği için tanrılar tarafından yirmi günlüğüne alıkonulduğu ve tanrıça Eidothoe’nin ve babası Mısırlı Protheus’un yol göstermesiyle yurduna dönebildiği yer. Burası, Büyük İskender’in (III. Alexandros) güzel bir kent kurduğu yer. Burası, egemenlerin güç gösterilerine sahne olan yer. Burası, bilinen dünyanın dört bir tarafından gelen bilim adamlarının, felsefecilerin tartışmak, öğrenmek ve öğretmek için geldikleri yer. Amasyalı hemşehrim Strabon’un, Geographika adlı eserinin XVII. cildinde anlattığı yer. Burası, dünyanın en muhteşem kütüphanesinin kurulduğu yer. Burası, İskenderiye.

Eski dünyanın merkezi olan İskenderiye’ye, Lawrence Durrell’in İskenderiye Dörtlüsü olarak, Justine, Balthazar, Mount Olive ve Clea’nın İskenderiye’sine gittim. Hemşehrim Strabon’la birlikte Kordon’u (Corniche), dolaştım. Sonra, İskenderiye’nin koruyucu tanrısı, ki Bergama’da (Pergamon) da öyle, Serapis adına yapılmış Serapeion tapınağının da olduğu yerde Pompei sütunun bulunduğu bölgeye gittim. Burada, Büyük Kütüphane’ye sığmayan eserleri saklayan, küçük bir kütüphane olduğunu da öğrendim.

STRABON

İskenderiye’de öyle bir bilim insanı vardı ki, hayranı olduğum, adı Hypatia. Yeni Platoncu bir filozof (felsefeci), matematikçi ve astronom. Bu alanlarda İskenderiye kütüphanesinde dersler vermiş. Yere serdiği kum üzerinde iz bırakan bir sarkaçla, dünyanın döndüğünü ispatlamış. Ancak, öğretilerinden ve Vali Orestes üzerindeki etkisinden rahatsız olan kıpti (koptik) hristiyanlar tarafından tecavüz edilerek ve derisi yüzülerek öldürülmüş.

HYPATİA

İskenderiye kütüphanesi, Umberto Eco’ya da esin kaynağı olmuş. ”Gülün Adı” adlı romanında. Anlatırken, Kuzey İtalya’da bir dağın tepesindeki manastırda kitapların elle nasıl kopyalandığını. Bilinen dünyanın dört bir tarafından, Sicilya’dan, İllirya’dan, Pire’den, Marsilya’dan, Teselya’dan, Girit’ten, Levant’tan, Malta’dan, Trakya’dan gelen gemicilerin getirdikleri kitaplar ya kopyalanmış, ya da satın alınarak kütüphaneye yerleştirilmiş.

Büyük İskender M.Ö. 323 yılında öldükten sonra, imparatorluğu generalleri arasındaki kavgadan sonra dört ayrı krallığa bölünmüş. Bunlardan Lagos’un oğlu Makedonyalı Ptolemaios Soter, M.Ö. 304 yılında kendini kral ilan etmiş ve İskenderiye’yi başkent yapmış. Ptolemaios hanedanlığı, Kleopatra’nın M.Ö. 30 yılındaki ölümüne kadar devam etmiş. Sonrasında, Roma’nın bir eyaleti haline gelmiş.

Makedonyalı I. Ptolemaios Soter, entellektüel bir kişi olarak; Phaleron’lu filozof Demetrios’un, Kos’lu şair Philitas’ın, Efes’li dilbilgisi uzmanı Zenodotos’un, Amasyalı coğrafyacı Strabon’un İskenderiye’ye gelmelerini sağlamış. II. Ptolemaios Philadelphos ve diğer Ptolemaios kralları, bilim adamlarını ve şairleri İskenderiye’ye getirmeye devam etmişler.

Aristo’nun Atina’da kurduğu ”Bilimler Akademisi” nin (https://danyalasik.wordpress.com/2021/04/23/atina-bilimler-akademisi/) bir benzerinin kurulmasını, Phaleron’lu Demetrios (Demetrios Phalereus), I. Ptolemaios Soter’e öğütlemiş.

PHALERONLU DEMETRİOS

I. Ptolemaios Soter kendi krallığını pekiştirmek için Osiris ve Apis karışımı bir tanrı yaratmış ve Serapis adını vermiş. Serapis adına yapılan tapınak ise, Serapeion’dur, yani Pompei sütununun olduğu bölgedir. Burada kurulan binada, bilimsel, felsefi ve edebi konular tartışılmış, akşam yemeklerinde müzikler dinlenilmiş. Adına da ilham perileri Muse’lara atfen Müze denilmiş. Phaleron’lu Demetrios, Müzenin başına getirildiğinde kitap toplamaya başlamış. Kral’ın kaç kitap var, sorusuna verdiği cevap 200.000 den fazla, olmuş ve imkân olsa 500.000 e tamamlayacağını söylemiş. Bunlar büyük ölçüde tomar (parşömen) şeklinde muhafaza ediliyormuş. Hristiyanlık döneminde kitap formatına girmiş. Bergama (Pergamon) kütüphanesindeki 200.000 adet kitap ile karşılaştırıldığında, İskenderiye’nin Büyük Kütüphanesi’nde 700.000 adet civarında kitap olduğu düşünülebilir. Bu kütüphanede Eski Ahit (The Old Testament) ilk kez İbranice’den Yunanca’ya çevrilmiş, Callimachus ilk kitap kataloğunu hazırlamış. Geometri’nin babası sayılan İskenderiyeli Euclid (Öklit), Elemanlar (Elements) adlı eserini burada yazmış. Arşimed, hidrolik konusunda dersler vermiş. Yine bazı bilim adamları tarafından, tıp ve astronomi konularında da dersler verilmiş. Bunlardan biri de, yukarıda belirttiğim gibi Hypatia.

İskenderiye Büyük Kütüphane’sinin yanması ile ilgili bir çok iddia ve öykü var. Ama, en akla yakın iddia, Roma imparatoru Julius Caesar’ın (Sezar), Kleopatra ve XIII. Ptolemaios’la M.Ö. 487 yılında yaptığı savaşta, önü kesildiği için filosunu ateşe verdiği, ateşin doklara ve tahıl ambarlarına yayıldığı ve bu yangında Büyük Kütüphane’nin yok olduğudur. Bir diğer iddia da, pagan kültürü mensuplarıyla hrıstiyanlar arasındaki çatışmada, pagan kültürüne ait binalarla birlikte kütüphane de tahrip edildiği ve içindeki kitapların kentin hamamlarında yakıldığıdır. Bu iddialara göre, kütüphanenin deniz kıyısında olduğu ya da içerde olduğu tartışmalı bir konudur.

Eski kütüphanenin yerine yeni bir kütüphane yapılması fikri, 1974 yılında ortaya atılmış. Kadim kütüphanesi yok olan İskenderiye kentine, 1995-2002 yıllarında, yeni bir kütüphane ve kültür merkezi yapılmış.. Binanın mimarisi, Norveçli mimarlık ofisi Snohetta Arkitektur Landskap tarafından 8 milyon adet kitap alacak kapasitede tasarlanmış ve 2000-2004 dönemi Ağa Han mimarlık ödülüne layık görülmüş. Mimari yaklaşım olarak; okuma salonlarının doğal gün ışığını alabilmesi, güneş ışığı, gürültü ve nemin kontrol edilebilmesi, bina içinde genişletilmenin ve esnekliğin sağlanabilmesi, engelli kullanıcının her tarafa ulaşabilmesi, güvenlik ve enerji yönetiminin kolay sağlanabilmesi benimsenmiş. Disk şeklinde, bir tarafı yerden yükselen kütüphanenin granitten yapılmış dış duvarına dünyadaki ülkelerin alfabelerinden harfler oyulmuş.

21 Kasım 2022 tarihinde ziyaret ettiğim Yeni İskenderiye Kütüphanesine 70 Mısır Lirası ödeyerek girdim. Bina içindeki ana okuma salonu 11 adet teras veya şelale ya da basamak şeklinde tasarlanmış olup, bunun 4 katı yeraltında ve 7 katı da yer üstünde olmak üzere, toplam alanı 70.000 m2 dir.

2.000 kişilik ana okuma salonunun yanı sıra üç müze, dört sanat galerisi, el yazması restorasyon laboratuvarı, 3.000 kişilik oditoryum ve 99 kişilik bir planetaryumu ile hizmet vermektedir. Planetaryum, ana binanın önündeki ayrı bir bina içinde yer almaktadır. Kütüphaneden İskenderiye Üniversitesi’ne ve Kordon’a (Corniche) geçiş kolaylığı da bulunmaktadır. Ancak, zaman darlığı nedeniyle, çevre düzenlemesini, havuzları ve peyzajını görme fırsatım olmadı.

Nasıl kordonu Strabon’la gezdiysem, kütüphaneyi gezerken de Strabon ile Hypatia yanımdalardı. Bir taraftan da dünyanın güneşin etrafında döndüğünü, Doğu Akdeniz coğrafyasını anlatıyorlardı.

Diğer kütüphanelerle kıyaslama yapabilmek için, kütüphaneler ile ilgili yazdığım blog yazımda (https://danyalasik.wordpress.com/2020/06/30/kutuphaneler-ve-millet-kutuphanesi-ankara/) kısa bilgiler bulacaksınız.

Biraz geçmişi, biraz da bugünü yaşayarak, muhteşem mimarisi ile Yeni İskenderiye Kütüphanesini gezmekten mutlu oldum.

Bir başka yazımda buluşmak üzere, esen kalın, sevgili dostlar.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/5eQQmeorKNB3Th7z5

2 comments

Yorum bırakın