3 Nisan 2022 Pazar günü Ankaralı Gezginlerden bir grup, arkadaşımız Ali Vedat Oygür’ün belirlediği rota üzerindeki eski eserleri gezdik. Rota, aşağıdaki haritada görülmektedir.

1- İsfahani Mescidi ve Tabakhane (Debbağ) Camii: Tabakhane camisi, adını Hatip çayı üzerinde bulunan Tabakhane’den almaktadır. Ankara’da kesilen hayvanların derileri, su kenarında bulunan tabakhanede tabak (debbağ) ya da sepi işlemi (fiziksel ve kimyasal) uygulanarak, endüstrinin kullanımına hazır hale getiriliyorlardı. Burada iki bina yan yana bulunuyor. Soldaki İsfahani mescidi. 1428 yılında Abdulkadir İsfahani tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Selçuklu mimarisine bağlı kalınarak yapılmış. Üstü kubbe ile örtülmüş, ancak şimdi bu kubbe bulunmamaktadır. Pencereden içeri bakıldığında depo gibi kullanıldığı anlaşılmaktadır. Sağdaki yapı ise, Tabakhane (Debbağ) camisi olup, Kadı Necmeddin tarafından 17. yüzyılın sonlarında yaptırılmış. 2012 yılında yangın geçiren cami, yapılan restorasyonla, maalesef bir köy camisi görünümündedir. Önünde de Etlik, Keçiören dolmuş durakları bulunmaktadır.




Tabakhane camiinin üst yanında Su Terazisi, su seviyesinin dengelendiği veya çeşitli bölgelere suyun buradan taksim edildiği (Maksem, Maslak) tahmin edilen bir yapı bulunmaktadır.

2- Roma Bendi: Geziye Roma Bendi’nin bulunduğu noktadan başladık. Roma Bendi, Hatip çayı (Bentderesi) üzerinde bulunuyormuş. 1555 yılında Ankara’yı ziyaret eden H. Dernschwan’ın tanımına göre, derenin üzerinde, iki dağın eteğini birbirine bağlayan iri kare taşlardan, yüksekçe, üzerinde üç kule bulunan çok sağlam bir derbent (geçit) varmış. En alttaki kulenin altından dere akıyormuş. İngiliz gezgin R. Pococke de; Tabakhane deresi üzerinde, sur (burç) duvarına birleşen 6.10 m. (20 feet) genişliğindeki bir duvardan bahsederek, derenin akabilmesi için iki ya da üç açıklığın olduğunu söylemektedir. Bendin kalıntıları 1950 li yıllara kadar gelmektedir. Ankara’nın gelişimini yönlendiren 1928 Hermann Jansen planında Roma bendinin yeniden yapılarak, suyun burada şişirilmesi, bir rekreasyon ve yüzme alanı olarak planlanması çizimleri var.


1957 yılında gelen selle Hatip çayının taşması ve çevresini yıkması nedeniyle, çay kanala alınıp üzeri örtüldükten sonra, kanalizasyon olarak kullanılmaya başlandı. Üzerinden Bentderesi Caddesi (Hacı Bayram Bulvarı) geçmektedir.
3- Roma Tiyatrosu: Hisar Parkı caddesinin hemen altında, Roma Tiyatrosu yer almaktadır. M.S. 2. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Yapılan kazılarda sahnenin temeli, orkestra’nın döşemesi (opus sectile), orkestraya geçiş yapı (parados) izleri ve seyirci oturma yerleri (cavea) bulunmuş. Orkestra 12 m. çapında ve 1.20 m. derinliğinde olup kireç taşından yapılmış. Cavea, topoğrafya da kullanılarak ve ana kaya üzerinde sekiler düzenlenerek oluşturulmuş. 5000 kişilik tiyatronun bir bölümü Hisar Parkı caddesinin altında bulunmaktadır. Osmanlı döneminde, tiyatronun üzerinde bir mahalle oluşturulmuş. Antik tiyatro ve çevresi Ankara Büyükşehir Belediyesince bir arkeo park olarak düzenlenmektedir.



4- Ankara Kalesi ve Dış Sur : Ankara kalesi; Ankara kentinin ortasında, püskürük (mağmatik) kayaçtan oluşan bir tepenin üzerinde yer almakta olup, ne zaman yapıldığı bilinmemektedir.



Hititler döneminde yapıldığı sanılan kalenin içinde yapılan kazılarda, Neolitik döneme (Cilalı Taş Devri) ait bir taş balta bulunmuş. M.Ö. 280-274 yılları arasında Galatlar’ın bölgeye yerleşmeleri sırasında, burada bir kale varmış. Romalılar işgal ettikten ve Galatya’yı bir eyalet olarak düzenledikten sonra M.Ö. 217 yılında İmparator Caracalla kalenin surlarını tamir ettirmiş. Kale, Perslerin saldırısına uğramış. Tekrar bir tamir görmüş. Bizans döneminde İmparator II. Justinianus, M.S. 668 yılında Dış kale’yi yaptırmış. 1073 yılında Selçukluların eline geçmiş. I. Alâeddin Keykubat döneminde, kale yeniden onarılmış. Osmanlı döneminde, 1832 yılında, Kavalalı İbrahim Paşa tarafından kale yeniden elden geçirilmiş ve dış surlar genişletilmiş. İç kaleden Hatip çayına (Bentderesi) kadar inen bir gizli geçit, kuzey yamacında bulunuyor. Muhtemelen, kalenin kuşatılmasında, kale içindekilerin suya ulaşmaları için yapılmış. Sevgili arkadaşım Ahmet Soyak’ın, gizli geçidin içine girerek çektiği video görüntüsü https://youtu.be/1hWfvAKEhyA Roma dönemine kadar, kale içinde yaşayan Ankara halkı, nüfusun artmasıyla, kale duvarlarının dışına çıkarak, kent eteklerine doğru yayılmaya başlamış. O nedenle, çok sayıda Roma kalıntıları kale dışında yer almaktadır.
Kale, yüksek yerde bulunan iç kale ile onu çevreleyen ve daha aşağı seviyede bulunan dış kaleden oluşmaktadır. İç kalenin en yüksek yeri güneydoğu köşesindeki Akkale’dir.

Tiyatrodan ayrıldıktan sonra, Hisar Parkı caddesinden yukarı çıkılıp İpek caddesi takip edildiğinde solda, kalenin batı ve güney yamacını koruyan 14-16 m. yüksekliğindeki duvarlar üzerinde dikdörtgen kesitli 20 adet burç yer almaktadır. Burçların arasında, sağı ve solu dairesel burçlarla desteklenen kalenin Dışkapısı bulunmaktadır.


5- Aziz Teresa (St. Theresa Kilisesi) ve Clementine Koleji: Yürüdüğümüz İpek caddesinin sağında bulunmaktadır, Aziz Teresa kilisesi ve Clementine koleji. Girişi, Kardeşler sokak üzerinde. Hristiyan Okulları Kardeşleri kurumunun yönetiminde olan Clementine koleji, 1915 yılında burada faaliyet gösteriyormuş. 1916 daki Büyük Ankara Yangınında yanan binanın yerine 1928 yılında şimdiki bina yapılmış. Bir süre Fransız kançılaryası (konsolosluk) olarak hizmet veren binanın bir katına Aziz Teresa şapeli (kilisesi) yapılmış ve daha sonra da kançılarya buradan ayrılmış. Kardeşler sokağının adı da, Hristiyan Okulları Kardeşleri’nden geliyor.

Yürümeye devam ediyoruz. Sağımızda Anadolu Medeniyetler müzesi ve solumuzda Bank-ı Osmani şube ve Fransız Elçilik binaları.
6- İç Sur: İç surlar, Bizans döneminde onarılmış ve yükseltilmiş. Birbirleriyle dik açı oluşturan batı ve güney duvarları, doğu ve kuzey yamaçlardaki topoğrafyaya uygun (girinti ve çıkıntılarla) devam ediyor. İç surların üzerinde, beşgen kesitli ve bir mahmuz gibi duran 42 adet burç bulunuyor.


Surların onarımı sırasında, çevrede bulunan Roma yapıtlarından alınma üzerinde yazıtlar bulunan mimari ve heykel parçaları kullanılmış.






İç kale içinde, surların ve burçların üzerinde, Eski Ankara evleri bulunuyor. Bir kısmı restore edilmiş. Restorasyon çalışmaları devam edenler var. Bir kısmı da metruk, oturulacak gibi değil.







7- Anadolu Medeniyetler Müzesi (Mahmut Paşa Bedesteni): Ankara keçisinin yetiştirilmesinde, Ankara bir tekeldi. Ankara keçisinin kılından üretilen ve bir astarlık kumaş olan sofun ticareti, Ankara’nın önemli bir gelir kaynağı idi.. Sof ticareti için, 1460-1466 yılları arasında yaptırılan, ancak metruk halde bulunan Mahmut Paşa Bedesteni, 1938 den başlayan ve zamanımızda devam eden onarımlarla, müze haline getirildi. Dünyanın en kapsamlı müzesi olup, Anadolu’dan geçen uygarlıklara ait eserler, kronolojik bir sırada sergilenmektedir. Müzeyi gezmek, çok zaman alacağından, bu gezinin dışında tutulmuştur.
8- Kurşunlu Han: Gezi dışında tutulan bir başka tarihi yapı. Dikdörtgen planlı, iki katlı kâgir bir bina olup, Anadolu Medeniyetler Müzesinin hemen üstünde ve kullanımında.

9- Bank-ı Osmani (Osmanlı Bankası) ve Fransız Elçilik Binaları: Gözcü sokak yokuşu üzerinde birbirinin üzerine bindirilmiş iki binadan oluşuyor. Osmanlının resmi banka ve hazinesi durumunda olan Bank-ı Osmani’nin (Osmanlı Bankası), 1893 yılındaki şube binası. Cumhuriyet döneminde (1926) Fransız Elçiliği görevi de yapmış. Bir üst binada da Türkpusat (silah) müzesi yer alıyor. Birkaç fotoğraf almak için gittiğimde kapalıydı.




10- Hisar Ana Kapı ve Saat Kulesi: Hisar Ana Kapı, kalenin önemli kapılarından biridir. Kapının üstünde, İlhanlılara ait bir kitabe bulunmaktadır. Hisar Ana Kapının girişe göre, sağ tarafındaki burcun üzerinde, Abdülhamit döneminde yapılmış bir saat kulesi yer almaktadır. Sekizgen planlı kâgir bir yapı olup, gövdesi iki bölümden oluşmaktadır. Üst bölümde daha kısa, alt bölüm daha uzun. Üst bölümde her cephede kemerli bir pencere, alt bölümün güneye bakan yüzünde saat kadranı ve altında bir pencereyle, kuleye giriş kapısı bulunuyor..



11- Ramazan Şemseddin Mescidi: 15. yüzyılda yapılmış olup, Kalekapı sokak üzerinde bulunmaktadır.

13- Kınacızade Konağı: 200 yıllık bir konaktır. Kalekapı sokak üzerinde bulunmakta olup, restoran olarak kullanılmaktadır.

14- Sultan Alâeddin Camii: Ankara’nın en eski camisi. İç kalenin girişinde yer almaktadır. Selçuklu meliki Muhyiddin Mesud tarafından 12. yüzyılda yaptırılmış. II Alâeddin Keykubad döneminde onarıldığı için Sultan Alâeddin camii olarak bilinmektedir. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde de onarımlar devam etmiş. Avluya iki Roma sütununun arasından giriliyor ve sol tarafta, kale duvarı üzerinde caminin ilk mihrabı bulunuyor.. Daha sonra cami, sağa doğru (batıya) kaydırılarak ve kale duvarından ayrılarak daha büyük yapılmış ve bugünkü konumu oluşturulmuş. Son cemaat bölümünde bulunan ve Roma kalıntılarından alınan 5 adet sütun, caminin kadın mahfelini taşımaktadır. Mihrabın sağındaki minber, sahte kündekâri tekniği ile yapılmış. Üzerinde geometrik desenler oluşturulmuş ve ortaları birbirine geçen stilize dallarla süslenmiş. Geometrik desen birleşim yerlerinde çivi başları belirgin. Minberin sağında ve güney duvarında bulunan pencere görünümlü kapı bir geçide açılıyor. Caminin pencere pervazları çiçek motifleri ile bezenmiş. Kadın mahfelini kapatan ahşap kafesin işçiliği de çok güzel.









Alitaşı sokaktan yolumuza devam ediyoruz.
16- Musafir Fakih Mescidi (Camii): Alitaşı sokak üzerinde yer alıyor, Musafir Fakih mescidi. 1571 yılında yapıldığı bilinen mescid, dikdörtgen planlı ve küçük ölçektedir. Mescidin kuzey tarafında bulunan mezarın, mescidi yaptıran kişiye ait olduğu düşünülmektedir.


Son olarak, gezinin yorgunluğunu atmak ve rüzgârlı havada biraz ısınmak için çay molası için Hisar Kasrı Cafedeyiz.

Keyifli bir gezi oldu. Diğer fotoğraflarım, aşağıda Görseller bölümünde. Bir başka yazıda buluşmak üzere, esen kalın dostlar.
GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/kGbWLcZXNc2nvzuZ6
Sevgili Danyal dost, gezimizi fotoğraflarınla zenginleştirdiğin ve Ankaralılara yaşadıkları kentin değerlerini bir kez daha anımsattığın için teşekkürler. Birkaç noktada, yazında yanlış bilginin yer almaması için düzeltme yapmam gerekiyor:
1) Isfahani Mesciti’nin yapılış tarihi, Şeyh Abdülkadir Isfahani’nin 1428 tarihli, Hacı Bayram’ın da tanık olduğu vakıf senedine göre belirlenmiştir.
2) Tabakhane Camisi’nin yapılış tarihiyse kitabesindeki 1900/1901 onarım yılından ve mimarisinden dolayı 17. yüzyıl sonları ve 18. yüzyıl başları olarak tahmin edilmektedir.
3) Galatların Ankara’yı başkent yaparak yerleşmeleri MÖ 278-277 yıllarıdır.
4) Kale surlarının yapılışı hakkında kesin bir kayıt olmadığından tarihsel olayların akışına göre, M.S. 650-750 yılları arasında belki de iki aşamada yapıldığı varsayılmaktadır. Sadece son onarıma ait İç Kale kapısındaki kitabede 859 tarihi vardır.
5) Ramazan Şemseddin mescidinin, oğlu tarafından mescide gelir olması için bir arazi bağışladığı vakıf senedinin tarihi 1523’e göre, 15. yüzyıl sonlarında yapıldığı tahmin edilmektedir.
6) Misafir Fakih Mescidi’nin vakıf senedine göre 1571 tarihinde yapılmış olduğu biliniyor.
BeğenLiked by 1 kişi
Sevgili Vedat, benim kaynaklarım farklı tarihleri belirtiyor. Ancak, uyarını dikkate alarak, düzeltmeleri yaptım. Teşekkür ederim. Selam ve sevgiler.
BeğenBeğen
Teşekkürler Danyal Bey.
BeğenLiked by 1 kişi
Rica ederim, Mahmut Bey. Selam ve sevgiler.
BeğenBeğen
Danyal Aşık Beğ, 76 yıllık Ankaralıyım, Metin ve görselleriniz mzenle seçılerek emek verilerek paylaşılmış. Elinize, gözlerinize ve yüreğinize sağlık
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim, Fikri Bey. Selamlar.
BeğenBeğen
Sayın Danyal AŞIK ve Ali Vedat OYGÜR Ankara Kalesi surları için yazılarınız ve entelektüel bakışınız harikulade. Eşsiz bir bilgi birikimi ve yazılar paylaşmışsınız. Sizleri bu yazılarınız ve emeğiniz için tebrik ediyorum. Kendi gezilerim ve Kale ile ilgili araştırmalarımı yayınlayacağım yazımda sizleri kaynak göstererek yayınlamak isterim. Değerli İzinlerinizi talep eder, sevgi ve saygılarımı sunarım.
BeğenLiked by 1 kişi
Burçin Bey, teşekkürler. Tabii ki kaynak olarak alabilir ve paylaşabilirsiniz. selamlar.
BeğenBeğen