İsrail’e 2017 nin Şubat ayında yaptığım gezide, Taberiye gölü (Galile denizi) ve Golan tepelerinden sonraki durağımdı, Akkâ kenti. Akkâ, M.Ö. 13. yüzyılda tarih sahnesine çıkmış Fenikelilerin, şehir devletlerinden biri olarak kurulmuş., Akdeniz kıyısında. Eski Mısırlılar Kr, Grekler (Eski Yunanlılar) Ptolemais, Fransızlar Acre adını vermişler. Eski Ahit’te, Yahudiye bölgesinde Akko adıyla anılıyor.
Fenikeliler, Mısırlılar, Romalılar, Doğu Roma (Bizans) dönemlerinden sonra 636 yılında Emeviler ele geçirmiş. Doğu Roma’dan kalan havuzlar kullanılarak, İskenderiye’den sonra ikinci büyük tersane haline getirilmiş. Fatımiler ve Selçuklulardan sonra, 1104 te Haçlılar döneminde, Kudüs krallığını kuran I. Baudouin, bölgede egemen olmuş. Levant’ta, Hristiyan hac yolunun güvenliği bakımından da önemli olan Akkâ kalesi, limana hakim olan burunda bulunmaktadır. Selahattin Eyyubi, 1187 yılında, Akkâ kalesini ele geçirmişse de, III. Haçlı seferi sırasında, müslüman muhafızlar, kaleyi, Haçlılara teslim etmek zorunda kalmışlar. Akkâ, uzun süre, Haçlıların, özellikle de Tapınak şövalye tarikatlarından St. Jean şövalyelerinin merkezi haline gelmiş. Buradaki St. Jean şövalyeleri Akkâ’nın adıyla, yani St. Jean d’Acre olarak anılmışlar. 1291 yılında Memlüklülerin eline geçen Akkâ ve Filistin toprakları, Yavuz Sultan Selim ile Osmanlı toprakları haline gelmiş. Osmanlı döneminde ticaret ve liman hizmetleri oldukça artmış. XVII. yüzyılda, Akkâ’ya gelen Evliya Çelebi; halkın çoğunluğunun tüccarlar ve gemiciler tarafından oluşturulduğunu, şehir surlarının harap halde olduğunu, muhafızların şehrin güneyinde Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan, içinde bir cami, bir zahire ambarı ve limana dönük topları olan bir kalede bulunduklarını, naklediyor. Mısır’ı işgal eden Napolyon 1799 yılında Akkâ kalesini kuşatmış. Kale komutanı ve bölge valisi olan Boşnak Cezzar Ahmet Paşa, iki aydan fazla Napolyon kuşatmasına direnmiş, elde kılıcı ile 80 yaşında yaptığı huruç harekâtlarıyla, Fransız birliklerini şaşırtmış. İlk yenilgisini alan Napolyon Bonapart, kuşatmayı kaldırarak Mısır’a dönmüş. 1804 yılında vefat eden Cezzar Ahmet Paşa’nın mezarı; kendisinin yaptırdığı Cezzar Ahmet Paşa camiinin avlusunda, pek te iyi olmayan bir binanın içinde bulunuyor. Görevli içeri girmeme izin vermedi. Mezarı, ancak kapıdan fotoğraflayabildim. Birinci Dünya savaşı sonunda 1918 yılında, General Allenby komutasındaki İngiliz birlikleri tarafından işgal edilen Akkâ, Birleşmiş Milletler komisyonunun 1947 yılındaki kararının sonrasında, İngilizler bölgeden çekildi ve 1948 yılında İsrail kuvvetlerinin Akkâ’ya girmesiyle İsrail devletinin toprakları haline geldi.
İlk ziyareti, Cezzar Ahmet Paşa camisine yaptım. Cami yüksekte bir yerde. Avlusuna, 14-15 basamaklı bir merdivenle giriliyor. Merdivenin sağında, Sultan Abdulhamid’in yaptırdığı silindirik formda bir çeşme (sebil) bulunuyor. Avluda, bir şadırvan ve Cezzar Ahmet Paşa’nın mezarı bulunan bakımsız bir bina yer almış. Cami kübik formda olup, üstündeki yeşil kubbe, beyaz renkli duvar üzerine oturtulmuş. Cami içinde sağlı ve sollu revak bölümünün üstü kadınlara ayrılmış. Bir minaresi var ve 124 basamaklı bir merdivenle çıkılıyormuş.
Cezzar Ahmet Paşa camiinin batı bitişiğinde bulunan Akkâ kalesine bir avludan geçerek girdim. Kale duvarları ve surların yanı sıra, kalenin içi ve yeraltındaki galerileriyle geniş bir alana yayılmış. Girişte 1200 m2 lik bir avlu bulunuyor. Kalenin bedenini, yeraltındaki fil ayakları tutuyor.. Dar ve geniş galerilerde içme suyu temin eden sarnıçlar ve su kanalları bulunuyor. Kalenin altı bir labirent gibi. Mahfellerden biri, hapishaneymiş. Ayrıca, İngiliz döneminde, kalenin tamamı hapishane olarak kullanılmış. Haçlılar döneminde Saint Jean şövalyeleri, Kudüs’ten sonra Akkâ’yı merkez seçmişler ve 1191-1291 tarihleri arasında burada yaşamışlar. Kale içinde Hospitalier hisarı (Hospitalier Fortress) bölümünde kalıyorlarmış. Önceden, Kudüs krallığı kurulduğunda hastabakıcılık görevi gören ve Papalık tarafından bir tarikat olarak kabul edilen bu grup, 1120 yılından itibaren ,kendilerini askerleştirmeye başlamışlar ve Hristiyanların Kudüs’e hac görevlerini yerine getirmek için, çıktıkları yolculuğu güvence altına alma görevini edinmişler. Akkâ kalesini merkez seçen Hospitalier ya da Aziz John (St. John veya St. Jean) tarikatı şövalyeleri, daha sonra Rodos ve Malta şövalyeleri olarak da biliniyorlar. İleri yıllarda, Osmanlı, bu şövalyelerle Rodos’ta ve Malta’da mücadele etmiş. Hospitalier hisarının altında, o tarihte kullanılan toplar ve gülleler sergileniyor. Buradaki mahfellerden biri, müze olarak düzenlenmiş. Kazılar sırasında bulunan eserler, burada bulunuyor.
Kale ile liman arasında ki irtibatı sağlamak amacıyla, 350 m.lik bir tünel (Templer tüneli) inşa edilmiş. Alt bölümü tabandaki ana kaya oyularak hazırlanan tünelin üst bölümü kemerli taş duvarla kapatılmış. Tünelin içinde bir insan rahatlıkla yürüyebiliyor. Tünelin liman çıkış ağzı ile kale arasında Türk Pazarı bulunuyor. Osmanlı döneminde, Cezzar Ahmet Paşa tarafından, kaleye bitişik bir hamam yaptırılmış. Hamam al-Basha, yani Paşa Hamamı. İçinde canlandırmalar yapılmış, ancak kapalı olduğu için göremedim. Hospatalier hisarındaki girişten Templer tüneline girdim ve limandaki küçük bir alana çıktım. Bu alanın bir tarafında, üzerine sonradan saat eklenen ve Cezzar Ahmet Paşa tarafından yaptırılan bir kule bulunmaktadır.
Akkâ kalesini gezdikten sonra Hayfa’ya doğru yola çıktım.
Bir başka yazımda buluşmak üzere, esen kalın dostlar.
GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/BhtvYFhLQCTunYE1A








Çok güzel Danyal abi gidip görme şansımız olmayan yerleri senin sayende tanıyoruz. Kalemine sağlık yüreğine sağlık. Selamlar sevgiler.
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler,Nevzat’cığım.Selam ve sevgiler..
BeğenBeğen
cezzar Ahmet Paşa’nın bu denli hikayesini bilmiyordum, görmediğim yerler, iyi olmuş sayende sanki görmüş gibi oldum, kalemine ve eline sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi
Selam ve sevgiler…
BeğenBeğen
Cezzar Ahmet Paşa Napolyana ilk yenilgisini tattırmış…Adeta osmanlı tokadı atmış.
BeğenLiked by 1 kişi