UKRAYNA, LVİV ECZACILIK MÜZESİ

Odesa’dan başlayan Ukrayna gezimin son durağıydı, Lviv kenti ya da Aslan kenti. Rus kayıtlarında, adından ilk kez 1256 yılında söz ediliyor. Galiçya prensi Danylo Halytsky, burada bir kale inşa etmiş ve oğlunun adına izafeten Leo kenti anlamına gelen Lviv adını vermiş. Bu nedenle de kentin her tarafı aslan heykelleri, röliyefleri ile dolu.

Lviv kent merkezinde bulunan Kent Konsey binasının arkasında yer almış Pazar Meydanının Adonis heykeline bakan köşesindeki binada, Lviv’in en eski eczanelerinden biri bulunmaktadır. Bu eczane, 1735 yılında askeri eczacı Wilhelm Natorp tarafında açılmış. Günümüzde, halen faaliyetine devam ediyor. Eczanede; ambalajlı ilaçların (müstahzar, preparat) yanı sıra, doktor reçetesine göre, kimyasal maddeler bir araya getirilerek tentürler, solüsyonlar vb. hazırlanıyor, hastalar için. Lviv’de, aynı şekilde çalışan başka eczaneler de var. Yıllar öncesinde, Türkiye’de de eczaneler böyle çalışırdı. Şimdi artık ticari firmaların ürettikleri ilaçlar, hazır ve ambalajlanmış olarak hastalara sunuluyor. Ecza; genel olarak, ilaç yapmakta kullanılan kimyasalların genel adı. Eczacı da, bu kimyasalları bir araya getirerek ilaç yapanın adı. Bugünlerde bu tarz çalışan eczane pek kalmadı, Dünya’da. Ama bazı ülkelerde, bitkisel kaynaklar kullanılarak, droglar üretilmeye yeniden başlandığı da görülüyor.

Lviv’deki bu eczane iç içe geçmiş iki bölümden oluşuyor. Öndeki bölüm, yukarıda da belirttiğim şekilde hem ambalajlı ilaç satan ve hem de Eczacılık bilimine uygun ilaç yapan ve aktif çalışan bir eczane. Raflarda, ilaçların yanı sıra, cam ve porselen kavanozlarda ilaç yapımında kullanılan eczalar (kimyasal maddeler) sıralanmış. Çekmecelere de yine ilaç yapımında kullanılan kimyasal maddeler konulmuş. Bunların arasında, kurutulmuş bitki demetleri asılmış. Bir kapı ile arkadaki bölüme geçiliyor. Müze bölümü buradan başlıyor. Arka bölümün ortasındaki dikdörtgen uzun konsolun üstünde çeşitli büyüklükte porselen havanlar, hassas teraziler var. Bir duvardaki camlı dolapların içine, eski eczacılarla, eczanelerin fotoğrafları yerleştirilmiş. Girişe göre sol tarafta, 5-6 basamaklı bir merdivenle ulaşılan bir kapıdan dışarı çıkılıyor. Burası, bitişik binalarla birlikte oluşan bir iç avlu. Kapının devamında, uzunca bir sundurma (balkon) var. Sol tarafı iç avluya bakan bu sundurmanın sağ tarafındaki duvara, sırayla, Tıp ve Eczacılık tarihinde isim yapmış kişilerin röliyefleri asılmış. Hipokrat, Avicenna (İbni Sina), Galen, Paracelsus ve diğerlerinin röliyefleri. Sundurmanın sonunda, bitişik binadaki küçük bir odaya giriliyor. Burası da, müzenin bir bölümü. Bu odanın dört tarafını çevreleyen raflarda, çeşitli büyüklükte, şeffaf ve renkli şişelerde ilaç yapımında kullanılan kimyasal maddeler sergileniyor.

Eczacılık ile cadılık, bir dönem iç içe olmuş. Özellikle kadınlar (erkekler de), 14. ve 17. yüzyıllar arasında, geçimlerini sağlamak için; eczacılık, simyacılık, şifacılık gibi konularla uğraşmışlar. Cadılardan korkan Avrupa, bu alanda çalışanları cadı ilan etmiş ve cadı avı başlatılmış. Bu dönemi belirten, önündeki madeni bir havan içinde ecza hazırlayan, siyahlar içindeki bir cadı da unutulmamış. Son odadan sokağa inen merdivenin bir tarafına yerleştirilmiş.

Böylece, Lviv’deki Eczacılık müzesi gezimi de tamamlamış oldum. Müzede çektiğim fotoğraflar da, her zaman olduğu gibi, aşağıda ”Görseller” bölümünde yer alıyor. Bir başka yazıda buluşmak üzere, esen kalın dostlar.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/SSDALsqrtCHb89b5A

One comment

Yorum bırakın