FADO

Müziğin teknik kısmından anlamam, bir enstrüman dahi çalamam. Farklı müzikleri klasiği, yerelleri dinlemeyi seviyorum. Yerellerden, ancak Dünya’da ünlenmiş bir müzik türü de, Fado. Fado müziği ile ilk tanışmam, 1987 yılında A.B.D. de olmuştu. Colorado Üniversitesi’ne eğitim için gelmiş olan Rodrigues, beraberinde, Fado müziği kasetlerinden getirmiş. Onun evindeki yemekte dinletmişti, Fado’yu. Gurbetin verdiği duygu ve müziğin yarattığı hava ile de, biraz hüzünlenmiştik.

Fado müziğini tamamen unutmuştum. Solist kadının adını bile, hatırlamıyordum. 2017 yılı Ocak ayında, Portekiz’e yolculuğum başladı. Porto kenti üzerinden Lizbon’a ulaştım. Lizbon, bazı yönleriyle İstanbul’u andırıyor. Tejo ırmağı, Lizbon önlerinde genişleyerek, deniz-ırmak farkını anlayamadan, Atlas Okyanusu ile buluşuyor.

Fado müziğine geçmeden önce, bu müziğin doğduğu yerden bahsetmek istiyorum. Alfama mahallesi. Alfama mahallesi, Lizbon’dan önce var olan bir yerleşim yeri. Alfama mahallesinin üst tarafı Castelo (Kale) bölgesi. Burada, Sao Jorge (Saint George) kalesi bulunuyor. Yani, Alfama mahallesi kalenin eteğinde, kale ile Tejo ırmağı arasındaki yamaçta. İlk sakinlerinin Mağribi olduğu söyleniyor. İber yarımadasının İslam orduları tarafından ele geçirilmesinden sonra, Mağribiler buraya yerleşmiş.

LİZBON, SAO JORGE KALESİ VE ALFAMA MAHALLESİ

Mahallenin sokaklarında çok sayıda çeşme ve çamaşırhane var. Bazı çeşmelerden sıcak su akıyor. Mahallenin adı Arapça ”Hamam” ya da sıcak çeşme anlamında ”Al-Hamma” dan geliyor. Zamanla değişmiş, adı Alfama olmuş. Kadınlar evlerinde çeşme, çamaşırhane gibi ortak kullanılan mekânlarda günlük işlerini ve sohbetlerini yaparlarken erkekler de, Tejo ırmağı üzerinden Atlas Okyanusu’na çıkarak balık avlıyorlarmış. akşam üzeri de kıyıda toplaşan kadınlar, kocalarını, oğullarını bekliyorlarmış. Denize açılan, ama dönmeyen eşler ve oğullar için başlayan feryat ve çığlıklar, zamanla, kıyıda, denize karşı yakılan ağıtlara dönüşmüş. Fado’nun kaynağı, 19. yüzyılın başlarında, halkın içinden çıkan ve yakılan işte bu ağıtlardır. Bu nedenle de; aşk, sevgi, özlem, acı, keder, hüzün, melankoli, nostalji vardır Fado müziğinde ve sözlerinde. Zaten, kader anlamındaki Fatum sözcüğünden türetilmiş, Fado. Zamanla, doğduğu yer olan Alfama’dan çıkmış, kaderlerine küsen, ya da kaderlerine isyan eden yoksul kesimlerin mahallelerinde de dillendirilmeye başlanmış.

1755 yılındaki, Lizbon depreminden çok fazla etkilenmemiş, Alfama mahallesi. Neredeyse bir kulaçlık daracık sokaklar. Kollar iki yana uzatıldığında, yandaki binalara dokunulabiliyor. Bu sokaklarda, akşamdan gece yarılarına kadar Fado müziği ve şarkıcıların sesleri yankılanıyor. Çünkü, burada çok sayıda Fado bar ve restoran var. Buradaki restoranlardan biri de Sao Miguel D’Alfama. Fazla talep olduğu için rezervasyonla müşteri kabul ediyorlar. Bir şans eseri, oldukça tanınmış bu restoranın girişinde solda bir küçük masanın boş olduğunu öğrendim ve hemen rezervasyonumu yaptırdım. Restoranın açılış saatine kadar, Alfama sokaklarını arşınladım. Alfama mahallesinin Tejo ırmağındaki eski bir binayı, Fado müzesi olarak düzenlemişler. Ancak, müze içindeki tadilat nedeniyle kapalıydı ve gezme imkânı bulamadım. Ama, öğrendiğime göre, Fado sanatçılarının posterleri, enstümanlar, plaklar ve notalar sergileniyormuş. San Miguel D’Alfama restoranda masama oturduğumda da, Fatıma Moura, gitar, Fado gitarı (viola da deniliyor) ve keman eşliğinde, Fado repertuarına henüz başlamıştı. Sardine (sardalya) ve yanında beyaz şarap, kulağımda gitar tınlamaları ve Fatıma Mouro’nun sesi. Bilmeden, Lizbon’un önemli bir Fado sanatçısını, Fadista’sını dinlemişim. Bu mekânda, daha önce bir çok önemli Fadistalar, Fado söylemişler.

Fado müziğini 19. yüzyılın başlarındaki yakılan ağıtlarla ilişkilendirseler de, bence kökleri çok daha eskilere dayanıyor. Fas gezim sırasında, Marakeş’in güneyinde Atlas dağlarında bir vadinin başında bulunan Kasbah Tifirte’de Fado benzeri (enstrümansız) bir ezgi duymuştum. Pek bilimsel bir kanıt olmasa da, Fado’nun köklerinin Kuzey Afrika olduğunu düşünüyorum. Ama, Portekiz dilinde kendini bulmuş. Modern Fado’nun kraliçesi olarak anılan Amalia Rodrigues (1920-1999); 1950 ve 1960 yıllarında Dünya’nın çeşitli yerlerinde güçlü sesi ile Fado şarkılarını söyleyerek, bu müziğin tanıtılmasında önemli rol oynamış. Fado şarkılarını, 32 albümde toplamış. Ana Mouro da, önemli Fado sanatçıları arasında bulunuyor. Alfama’da dinlediğim Fado’nun dışında bir Fado türü daha varmış, Coimbra kentinde ortaya çıkan Coimbra Fado’su. Dinlemedim, bu nedenle de hiç bir fikrim yok. Yaygın olan Lizbon Fado’su, kadınlar tarafından söyleniyor. Ağıt yakma, herhalde kadınlara daha çok yakışıyor. Fado’nun modern döneminde, bir takım yenilikler yapılmış. Gitar, şarkıcıya eşlik ederken, şarkının ifadelerine varyasyonlarla müzikal cevap vermek, ya da geçişlerde solo doğaçlama (kanun’da taksim) yapmak gibi. Yenilerde, Fado’ya düet sokulmuş. Bu düette, kadın ve erkek yer alıyor. Enstrümanlarda da yenilikler yapılmış. 12 telli gitar ve violanın yanı sıra keman, piyano ve akordeon da ilave edilmiş. UNESCO tarafından 2011 yılında, Lizbon ve Fado müziği Dünya Mirası listesine alındıktan sora cazibesi artmış. Yoksul halk kesimi şarkıları olmaktan çıkmış, üst sosyal sınıflar tarafından dinlenir hale gelmiş. Elbet, buna yapılan modernizasyonların katkıları da var. Salazar’ın diktatörlüğü döneminde bütün protest müzikler sansürlendiği ve yasaklandığı için, Fado da bundan nasibini almış. Salazar’dan sonra yasak kalkınca da, Fado müziği yayılmaya başlamış. İspanya’nın flamenkosu gibi, Portekiz’in müziği. Portekiz Fado’dur, Fado Portekiz. Amalia Rodrigues’in seslendirdiği Fado Portugues adlı şarkının linki https://youtu.be/1YriVM8sC7M

Umarım, Portekiz’e tekrar gitme şansım olur. Fado’yu, Alfama’yı ve Lizbon’u yeniden yaşarım. Yeni bir yazımda buluşmak üzere, hoşça kalın.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/Z9fwy5hdrSGxMTo4A

8 comments

  1. Reklam olarak anlaşılmasın çünkü sözkonusu İşletme’de herhangi bir ortaklığım yok ama şunu belirtmek isterim ki Ankara Güvenevler Şili Meydanı- Güneş sokakta Fado diye bir mekan faaliyet göstermektedir. Hatta sözkonusu mekanın olduğu yerde daha önceden Kebabistan ın bir şubesi faaliyet göstermekteydi.

    Liked by 2 people

  2. 1980 li yıllarda ilk kez gitmiştim Portekize.
    Yazınızı okurken o mükemmel müziği yeniden hatırladım.
    Ben ilk dinlediğimde bizim bozlaklara doğudaki uzun havalara benzetmiştim.
    Sanki aynı duygusallığı yansıtıyordu.
    Bu güzel paylaşım için teşekkür ederim.

    Liked by 1 kişi

  3. O Fado nasceu um dia,
    quando o vento mal bulia
    e o céu o mar prolongava,
    na amurada dum veleiro,
    no peito dum marinheiro
    que, estando triste, cantava,
    que, estando triste, cantava.

    Ai, que lindeza tamanha,
    meu chão , meu monte, meu vale,
    de folhas, flores, frutas de oiro,
    vê se vês terras de Espanha,
    areias de Portugal,
    olhar ceguinho de choro.

    Na boca dum marinheiro
    do frágil barco veleiro,
    morrendo a canção magoada,
    diz o pungir dos desejos
    do lábio a queimar de beijos
    que beija o ar, e mais nada,
    que beija o ar, e mais nada.

    Mãe, adeus. Adeus, Maria.
    Guarda bem no teu sentido
    que aqui te faço uma jura:
    que ou te levo à sacristia,
    ou foi Deus que foi servido
    dar-me no mar sepultura.

    Ora eis que embora outro dia,
    quando o vento nem bulia
    e o céu o mar prolongava,
    à proa de outro veleiro
    velava outro marinheiro
    que, estando triste, cantava,
    que, estando triste, cantava.

    letra de José Régio
    música de Alain Oulman

    Liked by 1 kişi

  4. 2013’te GEZİ olaylarının ortasında, İbradılı çoban ve Türkü ve Ağıt yakan sanatçı ozan Gülay Diri ile benim Porto Üniversitesinde “Mutfak Bilimi ve Sanatları” konferansında ” İbradı’da Sağlıklı Töresel Yemeklerin Toplumu Birleştiriciliği” başlıklı bildirimi sunmak amacıyla Porto, Coimbra ve Lisbon şehirlerini gezdik. Coimbra Üniversitesinin yanıbaşımda, doğumevinden pansiyona çevrilmiş bir yerde kaldık. Gittiğimiz Fado konserinde Coimbra Fado’sunun, üniversite cübbesi giymiş öğrencilerin balkonu altında sevdikleri kıza ilan-ı aşk serenatlarını Kitarra ile dile getirdiklerini öğrendik. Dinlenecek en güzel parçası da “COİMBRA” dır. Eline sağlık Danyal, zevkle okuyorum yazdıklarını.

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın