Fakülte arkadaşlarımızla 2019 yıllık toplantımızı, Namık Kemal Üniversitesindeki arkadaşlarımızın organizasyonuyla Tekirdağ’da gerçekleştirdik. Programda, Tekirdağ Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi de vardı.
Tekirdağ ve ilçelerinde yapılan kazılar, bölgede yerleşimin Neolitik dönemden (M.Ö.7000) beri var olduğunu gösteriyor. Tabii ki Tunç dönemini de yaşamış. Trakların göçlerine ve Perslerin istilasına uğramış. Trakların bir kolu olan Odryslerin merkezi olmuş. Sonra da, sırasıyla, Makedon, Roma, Doğu Roma (Bizans), Osmanlı yönetimleri altına girmiş. Tekirdağ’ın, tarihte bilinen ilk adı Resisto. Sonra sırasıyla, Rhaedestos, Rodosto, Osmanlı döneminde Rodosçuk ve Tekfurdağı adları kullanılmış.
Romalılar, M.Ö. 2 yüzyılda İlirya (bugünkü Arnavutluk), Makedonya, Trakya ve İstanbul’u birleştiren bir yol yapmışlar, adı Via Egnatia. Via Egnatia, Arnavutluk’tan deniz yolu ile Brindisi üzerinden Roma’ya giden Via Appia yoluna birleşiyor. Yani, Roma’yı İstanbul’a bağlayan ticaret yolu. Yolun başlangıç noktası İstanbul’da Sultanahmet’te bulunan sıfır (milyon) taşı. Bu yolu kullanan çeşitli kavimler, yol üzerinde bulunan yerleşim yerlerine kendi kültürlerinden izler bırakmış. Tekirdağ da bu yol üzerinde bulunuyor ve bu kavimlerin kültürlerinden kendine düşen payı almış. Bu kültür izleri, Tekirdağ Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nde sergileniyor.
Tekirdağ Vali eski konağı, 1967 yılında müze haline getirilmiş. İki katlı bu bina, Tekirdağ’da Cumhuriyet döneminin ilk yapılarından. Üç önemli salona sahip. Biri Taş Eserler Salonu, ikincisi Arkeolojik Küçük Eserler Salonu ve üçüncüsü Etnoğrafya Salonu. Zaman kısıtı nedeniyle, Etnoğrafya Salonunu gezemedim.
Tekirdağ’da Süleymanpaşa, Şarköy, Malkara ve Marmara Ereğlisi ilçelerinde kazılar yapılmış. Bunlardan Heraion Teikhos; M.Ö. 3000 yıllarından Bizans dönemine kadar olan Trak yerleşimi, Harekâttepe tümülüsü, Naip tümülüsü, Askertepe tümülüsü, Apri, Bizanthe ve Perinthos antik kentlerinden çıkarılan mezar ve adak stelleri heykeller, heykelcikler, takılar ve ziynet eşyaları, terracota kaplar, çeşitli döneme ait sikkeler, amforalar, ok uçları, mızrak uçları, iskeletler, fibulalar, camdan koku şişeleri, at koşumları Tekirdağ Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesinde sergilenmektedir.
Sergilenen eserler arasında Trak kralı Kerseplestes’e ait olduğu düşünülen kraliyet yüzüğü, sandalet ve erguvani renkteki kraliyet elbisesi de bulunuyor. Koleksiyonun bu parçaları Harekâttepe tümülüsünden çıkarılmış. Bir manken üzerinde, bulunan kraliyet elbisesi kullanılarak Trak Kralı Kersepleptes’in canlandırılması yapılmış. Burada bir ilave bilgi vereyim. Erguvan rengindeki bu kumaşlar, antik dönemde çok pahalı olup, bunu satın almaya mali gücü yeten yöneticiler, imparatorlar, krallar, Roma senatörleri kullanıyordu. Fiyatının pahalı olması, renk maddesinden ileri geliyordu. Bu rengi, bugünkü Lübnan bölgesinde yaşamış olan Fenikeliler (Mor halk), denizden çıkarılması zahmetli olan deniz salyangozundan (Mureks) elde ediyorlardı.
Müze içinde çektiğim fotoğrafları, aşağıda ”Görseller” bölümünde bulabilirsiniz. Bir sonraki yazımda buluşmak üzere, hoşça kalın.
GÖRSELLER:https://photos.app.goo.gl/Zqf8vX5BLVd1yi3J8
Danyalim Emegine saglikOnlarca defa gittim tekirdagaBoyle bir muzenin varlivindan bihaberimSaol canGitmeden sayendeDoya doya gezdikBilgilendikSamsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim,Aytaç’ım.Sağolasın can.
BeğenBeğen
Yazıları ilgiyle takip ediyorum Danyal abi,elinize yüreğinize sağlık. Ayhan BASMACI
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler,Ayhan’cığım…
BeğenBeğen
Mükemmel olmuş.
BeğenBeğen