
Kibyra antik kenti, Burdur’ın 108 km. güneybatısında bulunan Gölhisar ilçesinin hemen yanı başında, üç tepe üzerinde (1400-1500 m rakımda) yer almakta. M.Ö. 300 lü yıllarda Mylasa’lı (Milas) göçmenler tarafından Bergama Krallığına bağlı olarak kurulduğu söyleniyor. Luwi dilinde Kibyra ”Yüce Ana Tanrıça” anlamına geliyormuş. Hemen çağırışım yaptı, Kibyra adının Anadolu’nun ana tanrıçası ”Kibele” ile bir ilişkisi var mı ya da Türkçe’de kullandığımız ”Kibir” le? M.Ö. 2-1. yüzyıllarda çevresinde bulunan üç ayrı antik kentle beraber oluşturulan ortak bir meclisle bir birlik halinde yönetilmiş. M.Ö. 82 yılında Roma tarafından birlik dağıtılmış. Üç şehir Likya’ya bağlanmış. Kibyra kenti Roma’nın Asya eyaletinin yargı merkezi haline getirilmiş. Roma valisi Efes’de otururken yüksek yargı mensupları Kibyra’da oturmuşlar. Bu anlamda, 25 farklı kentin yargı merkezi haline gelmiş. Nüfusu, zaman içinde 80.000 ile 170.000 arasında değişmiş.
Kibyra’nın yüksek yargı merkezi olmasının ötesinde, Roma’nın ihtiyacı olan gladyatörlerin ve atların yetiştirildiği bir merkez. Gladyatör olmak isteyenler, burada eğitimden geçtikten sonra yapılan yarışmalar sonucunda seçilenler, Roma’ya gönderiliyorlarmış. Hızlı koşan atların diyarı olarak da ünlenmiş.
Amasya’lı hemşehrim Strabon, Geographika adlı eserinde; özetle, Kibyra’lıların soyunun Lydia’lılardan olduğunu, iyi yasaları sayesinde kuvvetlendiklerini, Kibyra çevresinde Boubon, Balboura ve Oinoanda adlarında üç kent kurulduğunu ve bunların oluşturduğu konfederasyona Tetrapolis adı verildiğini, her bir kentin bir oy hakkının olmasına karşın Kibyra’nın iki oy hakkı olduğunu, çünkü Kibyra’nın otuz bin piyade ve iki bin atlı çıkarabildiğini ve Pisidia, Solym, Hellen, Lydia dillerinin konuşulduğunu yazmış.
Kibyra, M.S. 23 yılında bir depremle tahrip olmuş. Roma imparatoru Tiberius tarafından, kent yeniden inşa edilmiş. En parlak dönemini de M.S. 1-3. yüzyıllar arasında yaşamış.

Kente, doğusunda Gölhisar’dan itibaren yükselen ve kazı evinin önünden bir yoldan giriliyor. Bu yolun sağında ve solunda yer alan nekropolisde anıt mezarlar ve lahitler bulunuyor. Burdur Müzesinde sergilenmekte olan Gladyatör frizleri burada bulunmuş. Sol yamaçta, Anadolu’da bulunan en büyük Stadium (stadion) yer alıyor. U şeklindeki stadyum 12000-13000 kişilik. Ortadaki açık alan 35m.X216 m. uzunluğunda. Bir tarafı dağa yaslanmış. Bu tarafta 23 sıra oturma yeri var. Karşısındaki tribünler ise kemerler üzerine oturtulmuş. Burada da 7 sıra oturma yeri bulunuyor. Alt bölümleri, gladyatör ya da diğer yarışmacıların hazırlandıkları bölümler olarak düzenlenmiş.
Ana yolun devamında ulaşılan düzlükte, pazar yeri (agora) bulunuyor, halkın alışveriş yaptığı dükkanlardan ve sütunlu dinlenme alanlarından oluşan. Roma döneminde sağda tek sıra dükkan varken, Bizans döneminde sol tarafta ikinci sıra dükkanlar yapılmış. Dükkanlar arasındaki ana yol (Cardo) 82 m. uzunluğunda.
Yolun batıya devamında, Agora’dan sonra Hamam gelmekte. Roma döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Tabii her hamamda olduğu gibi, burada da soğukluk (frigidarium), ılıklık (tepidarium) ve sıcaklık (caldarium) bölümleri var. Hamamın güneyindeki düzlükte Gymnasium yer alıyor. Kent iyi bir su sistemine sahip. Pişmiş topraktan yapılmış borularla su şebekesi oluşturulmuş.
Hamamın daha güneyinde kentin Tiyatro binası bulunuyor. Tiyatro binası ana tepenin doğu yamacına yaslanmış. Yarım daire biçiminde, üç katlı oturma sırasına ve beş kapılı sahne bölümüne sahip, 9.000 kişilik bir tiyatro binası. Bulunan ahşap kalıntılarından, seyirci oturma bölümünün üstü, güneş ve yağmura karşı ahşap bir örtüyle kapatıldığı düşünülüyor.
Tiyatro binasının güneyinde Odeon (Müzik evi) yer alıyor. Aynı zamanda Bouleuterion (Meclis binası) ve Mahkeme binası olarak da kullanılıyormuş. Çok az bölümü yıkılmış. Büyük ölçüde sağlam durumda. Yarım daire şeklinde, 31 seyirci sırası var. 3600 kişi kapasiteli. Binanın cephe uzunluğu 52.5 m.. Sahne tarafındaki 7 adet kapıdan giriş çıkış sağlanıyormuş. Üstü kapatılmış. Sütunlarda Korinth başlıklar kullanılmış. Odeon’da orkestranın bulunduğu yerin zeminine kırmızı, yeşil, gri ve beyaz mermer parçaları kullanılarak bir Medusa resmi (mozaik) yapılmış. Medusa, mitolojide yeraltı dünyasının üç gorgonasından biri. Yılan saçlı ve bakışlarıyla insanları taşa çeviriyor. Bu nedenle de önemli kabul edilen binaların korunması için Medusa figürü kullanılıyor. Bir çeşit antik nazar boncuğu gibi. Odeon’un cephe duvarının dış kısmındaki zeminde toplam 540 m2 lik geometrik şekillerden oluşan bir mozaik alan (Stoa) var. Geometrik şekiller, mermer parçalarıyla oluşturulmuş ve mozaik son derece iyi durumda. Stoanın üzerindeki çatıyı destekleyen 10 adet sütuna ait sütun altılığı da yine burada görülüyor.
Kentin çeşitli yerlerinde mezarlık (Nekropolis) alanları var. Buralarda anıt mezarlar, beşik çatı gibi kapakları olan lahitler bulunuyor. Yüzeyde 360 adet lahit kapağı sayılmış. Anıt mezarlardan biri, Stadyumun doğu girişinde yer alıyor. 8.70 m. X 7.30 m. ölçülerinde üst üste iki odadan oluşan anıt mezarın girişindeki iki sütun altılığı sağlam kalmış.
Anadolu’daki antik kentlerin Roma sonrasında Hristiyanlığın yayılmasına paralel olarak, bazilika ve şapeller inşa edilmiş. Kibyra’da da bu binaları görebiliyoruz.
Kibyra kazısında çıkarılan eserler, Burdur Müzesinde sergileniyor, Sagalassos antik kentinden çıkartılan eserlerle birlikte. Burdur Müzesini ayrı bir yazı konusu yapacağım
Kibyra’da kazılar devam ediyor. ama az bölümü kazılmış durumda. Bu günkü haliyle, Efes’le yarışabilecek gibi görünüyor.
Antik Kibyra kenti ile ilgili fotoğraflarımı, aşağıda ”Görseller’ bölümünde bulabilirsiniz.