Satrançla tanışmam, Şevket Rado’nun yayımladığı Hayat Ansiklopedisi vasıtasıyla oldu. İlkokul 5. sınıftaydım. Kâğıtları kestim ve üstlerine taşların adlarını yazdım. Sonra da kardeşime öğreterek, birlikte pratik yapmaya çalıştık.

Bazı gazeteler, bulmaca köşelerinde satranç problemleri yayımlamaya başlamışlardı. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TUBİTAK) aylık Bilim ve Teknik dergisinde, Kahraman Olgaç, satranç ile ilgili yazılar ve problemler yayımlıyordu. Bu yayınları takip ederek satranç bilgimi belli bir düzeye getirdim, usta olduğum söylenemez ama, satranca olan ilgim de devam ediyor.
Gökyay Vakfı tarafından, Ankara’da Altındağ belediye binasının hemen üstündeki Basamaklı Sokak’ta bulunan bir eski Ankara evi restore edilerek ”Satranç Müzesi” haline getirilmiş. İlk işim, müze uzmanı Sıla Yüksel Hanımdan müze ve satrançla ilgili yayınlar konusunda bilgi almak oldu.

Müzede bulunan 600 adetin üzerindeki satranç takımının ilki, Vakfın kurucusu Akın Gökyay tarafından, 1975 yılında Milano’da satın alınmış. Toplam 105 ülkeden 600 ün üzerinde satranç takımı var. Sayının 412 ye ulaştığı 2012 yılında, ”Dünyanın en büyük satranç koleksiyonu” olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş.


Koleksiyonda bulunan satranç takımlarının yapımında ahşap, metal, cam, seramik, porselen, taş, mermer, kemik, polyester gibi farklı malzemeler kullanılmış. Takımlar geçmiş hakkında da bilgi veriyor. Satranç taşları klasik şekliyle olduğu gibi, Orta Çağ kıyafetleri içindeki askerler, Yakın Çağ’daki İngiliz, Fransız, Alman askerleri ve bunların kullandıkları silahlar hakkında bilgi edinebiliyoruz. Bunların yanı sıra çizgi roman karakterlerinden oluşan satranç takımları da var. Asteriks, Yarasa adam (Batman), Şirinler (Smurfs), Red Kit (Lucky Luke), Simpsons gibi. Futbol takımları da unutulmamış, iki futbol takımının oyuncuları satranç tahtası üzerinde karşılıklı dizilmişler, hamle sırasını bekliyorlar. Amerikan İç Savaşını (Güney-Kuzey) yansıtan karakterler. Fransız ve Ruslar arasındaki Borodino savaşını betimleyen örnek. Vahşi yaşamdaki hayvanlarla ve çiftlik hayvanlarının figürlerinin kullanıldığı satranç takımları. Polisler, Korsanlar, İtfaiyeciler. Cazcılara karşı Rockcılar, Golfcüler, Beyzbolcular diğer satranç taşları.

Satranç oyunun bulunuşu ile ilgili farklı hikâyeler var. Satranç benzeri taşlara, Kuşhan Devletinde rastlanmış. Burası Hindistan’la aynı coğrafyada. Oyunun Hindistan’da bulunduğuna dair bir mitolojik öykü var. Bu öyküdeki isimlerde de farklılıklar var. Colorado Üniversitesi Fizik Profesörü George Gamow’un ”Bir, İki, Üç…Sonsuz Bilimin Gerçekleri ve Çözümlenmesi ” adlı eserinde isimler; Hint Mihracesi Shirham, Veziri Sissa Ben Dahir, TUBİTAK Bilim ve Teknik dergisinin Nisan 1980 143.sayısında ise, isimler Hükümdar Balhait ve Brahman Sissa olarak geçmektedir. Bundan sonraki öykü, aynıdır. Hükümdar, bir savaş oyunu olan satrancı bulan Sissa (Ben Dahir) yı ödüllendirmek ister. Sissa, iki kez Hükümdarın sağlığından başka arzusu olmadığını söyler. Üçüncü ısrarda, Sissa der ki, 64 karelik satranç tahtasının birinci karesine 1, ikinci karesine 2, üçüncü karesine 4, dördüncü karesine 8, yani her defasında iki katı konularak 64 karenin buğdayla doldurulmasını ister. Hükümdar, bu bağışın kendisine pahalıya gelmeyeceğini düşünerek sevinir ve isteğin yerine gelecek ama çok küçük bir istekte bulunuyorsun, der. Huzura getirtilen bir çuval buğday karelerin üzerine yerleştirilmeye başlanır ve daha yirminci kareye gelmeden, çuval biter. Yeni buğday çuvalları getirtilir. Ancak, buğday taneleri sayısı öyle bir artar ki, hükümdar Hindistan’ın tüm buğday üretiminin bu isteğe yetmeyeceğini anlar. Olması gereken buğday tanesi sayısı (18.446.744.073.709.551.615), dünyanın 2000 yıllık buğday üretimine karşılık gelmektedir. George Gamow’un hikayesinde, hükümdar bu isteği karşılayamayacağı için, veziri Sissa Ben Dahir’in boynunu vurdurur. Bilim ve Teknik dergisinde ise, Hükümdar Brahman Sissa’yı bu matematik bilgisinden dolayı takdir eder ve satrancın yayılmasını destekler.
Bu oyunun yapısı, Hint ordusundan alınmış. O zamanki Hint ordusu; 1.Filler, 2.Atlılar, 3.Savaş arabaları ve 4.Yayalar olmak üzere 4 kısımdan oluşuyormuş. Sanskritçe’de 4 demek olan ”Çatur” ile kısım demek olan ”Anga” sözcükleri birleştirilerek Çaturanga adı verilmiş, bu savaş oyununa. Zaman içinde taşların hareketlerinde değişiklik yapılarak, bu günkü uluslararası kabul görmüş satranca gelinmiş.

Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün satranç maçları yaptıkları bilinmekte. Ancak, bu oyunlar kayda alınmamış. İsmet İnönü’nün iyi derecede bir satranç oyuncusu olduğu biliniyor. Oğulları Erdal ve Ömer İnönü’ye de öğretmiş ve onlarla da maç yapmış.
Bu arada satrançta, oyununun yanı sıra bulmacalar da geliştirilmiş. Hemen aklıma gelen iki tanesini söyleyeyim. Birincisi, satranç tahtasının üzerine 8 veziri öyle yerleştirin ki birbirlerini alamasınlar ve bunun kaç farklı çözümü vardır? İkincisi de, at (siyah veya beyaz fark etmez) ile bütün kareleri dolaşmaktır, aynı kareye bir kez basmak şartıyla. Haydi kolay gelsin.
Dünyanın en büyük satranç koleksiyonuna sahip Gökyay vakfına ait aydınlık, ferah, kafeterya imkanı olan bu eski Ankara evi; müze olarak büyük bir bilgi ve keyif sunmaktadır. Kesinlikle görülmelidir.
Yine çok güzel ve ilginç bir konu seçmişsiniz. Müzeyi ve içeriğini, tarihçesini ne güzel anlatmışsınız.
Ellerinize sağlık, Teşekkürler paylaşımınız için.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkürler değerli paylaşımlarınız için.
BeğenLiked by 1 kişi
Ben teşekkür ederim ilginize,Fatma Hanım…
BeğenBeğen
Bu yazınızı da çok beğendim. İnşallah bir görüştüğümüzde beraber satranç oynarız.
BeğenLiked by 1 kişi