Şirince, adı gibi şirin bir köy. Geçmişte farklı adlarla anılmış ve bu adlarla ilgili de çok sayıda öyküler var. Bazıları da, aynı ada ilişkin birden farklı öyküler. M.S. 5 . yüzyılda Efes kentinden gelenlerin kurduğu bir köy olarak kabul ediliyor. Adı da Sihir Tanrıçası Circe’den geliyormuş. Önce Kirkindje, sonra Kırkınca (40 yiğitle ilişkilendirilen öykü), mübadelenin hemen sonrasında Çirkince (başkaları tarafından ele geçirilmesi istenmesin diye bir öykü). Son olarak İzmir Valisi Kazım Dirik, bu yer çirkin olamaz, olsa olsa şirin olur diyerek son noktayı koyuyor ve adı Şirince oluyor.

İzmir’in Selçuk (Ayasuluk) ilçesinin 8 km. güneyinde bir dağ köyü. Mübadele öncesinde Efes kökenli bir ortodoks köyü. Bağlarında üzümlerin üretildiği, üzümlerinden şarapların yapıldığı, zeytinin yetiştirildiği, zeytinyağının elde edildiği bir köy. 1923 yılındaki mübadele kararıyla birlikte Efes kökenli Şirinceliler (ortodokslar), Selanik’in güneyinde bulunan Katerini kasabasının dışında deniz tarafındaki bir yerine yerleştirilirler. Köylerinin adı da Yeni Efes’tir artık.. Mübadele kapsamında, Kavala bölgesinden getirtilen müslümanlar da Şirince’ye yerleştirilirler. Bu tarihlerde köy 1800 haneymiş. Bundan sonra, Şirince’nin görünüşü değişmeye başlar. Çünkü, Kavala bölgesinde, yıllarca tütün tarımı ile uğraşan yeni gelenler bağ, üzüm ve zeytin tarımına yabancı oldukları için, bağlar ve bahçeler bakımsız, bozuk hale gelir. Gençler çalışmak için başka yerlere giderler. Evler de virane haline gelmeye başlamıştır. Çocukluğunun bir dönemini Şirince’de geçirmiş olan Sabahattin Ali, Sırça Köşk adlı kitabında Şirince’ye tekrar gittiğinde köyün perişan halini anlatır.
Sabahattin Ali’den sonra, yazar Dido Sotiriyu’dan da söz etmek gerekir. Dido Sotiruyu, ”Benden Selam Söyle Anadolu’ya” adlı kitabında Şirince (Kırkınca) doğumlu Manoli’nin hikayesini, Yunanistan’a gidişini anlatır.
1950 lerde nüfusu iyice azalan Şirince’nin talihi, 1970 lerden sonra turizme açılmasıyla değişmeye başlamış. Özellikle de Maya takvimine göre, 21 Aralık 2012 tarihinde kıyametin gerçekleşeceği ve kıyametten etkilenmeyecek iki yerden birinin Şirince olduğu söylentisi, Şirince’yi dünya ölçeğinde popüler yaptı. Bu tarihte, köy doldu taştı insan kalabalığından. Köyün girişindeki otoparkı geçtikten sonra tepe üzerine çıkıldığında dağın yamacındaki Şirince yeşilliklerin arasında tüm güzelliği ile ortaya çıkıyor. Yamacın eş yükselti eğimine (münhani) uygun, arnavut kaldırımı döşenmiş labirent benzeri dar sokakları, bu sokaklar üzerinde aşağıdaki vadiye bakan ve birbirinin manzarasını kapatmayan beyaz badanalı, iki katlı evler. Evler, restorasyondan sonra otel, pansiyon ve lokantalara dönüştürülmüş, fazla ticari olmuş.

Görülecek yerler arasında Aziz John Baptist (Vaftizci Yahya) Kilisesinin restorasyonu yapılmış, ama yeni bir restorasyon çalışması da devam ediyor. Kilisenin önünde, ortasında Meryem Ana heykeli bulunan küçük bir havuz var. Ziyaretçiler, bu havuza para atarak dilekte bulunuyorlar. Burada bulanan kafenin terası, Şirince’nin güzel fotoğraflarını çekmek için uygun bir yer. Bir diğer kilise, yine restorasyonu tamamlanmış Aya Dimitri Kilisesi. Meryem Ana Evi, Şirince’ye 17 km. uzaklıkta, Bülbül Dağında (Panaya Kapulu) bulunuyor. Buraya, havarilerden Aziz Yuhanna (St. John) ile birlikte gelmiş. Meryem Ana öldüğünde, havariler tarafından buradaki bir mağaraya yerleştirilmiş. Ortodoks Şirinceliler, yılın belli bir zamanında sık ağaçlar ve çalılarla kaplı 17 km.lik bu bölgeyi 9- 10 saatte geçerek Meryem Ana anısına hac için Bülbül Dağına giderlermiş. Mumlar yakılıp yemekler yenildikten sonra geri dönerlermiş.

Artemis Restoran olarak işletilen Taş Mektebin bir bölümü Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Eğitim Tarihi ve Mübadele Müzesi olarak düzenlenmiş. Müze içinde, eğitim ve mübadele ile ilgili fotoğraf ve belgeler sergileniyor. Şirince’nin en güzel fotoğrafları da buranın bahçesinden çekiliyor. Manzara müthiş güzel. Dağın yamacında yeşillikler arasında beyaz badanalı evleriyle Şirince.

Bir de bu bölge için bir mitolojik öykü var. Tanrıların kralı Zeus’tan hamile kalan Leto, Zeus’un karısı Hera’nın gazabından kaçmak için Ortgyea adlı koruluğa sığınır. Şirince’nin hemen yanındaki korulukta Leto Tanrıça Artemis’i doğurur ve bu nedenle Zeus koruluğu kutsal ilan eder. Bu bölgenin kutsallığı nedeniyle de, Şarap Tanrısı Dionysos, buraya girmiş olan Amazonların hayatlarını bağışlar. Bağ, üzüm ve şarap; eski Şirincelilerce bölgenin kutsallığı nedeniyle kutsal kabul edilmiştir. Bu gün de Şirince’de şarap üretimi yapılmaya devam edilmektedir.
Çöp şiş, yerel otlardan yapılan mezeler, yerel peynirler tadılması gereken yiyecekler. Suyu sıkılan her meyvenin şarabı yapılıyor, Şirince’de. Üretilen meyve şarapları, her yere gönderiliyor. Ekim ayının ikinci haftasında, bağ bozumundan sonra Şirince de şarap tadım günleri ve festivali yapılıyormuş. Bu etkinliğe de bir gün katılırım herhalde.

Köyün ortasındaki çarşı, ne ararsan var cinsten. Şekerleme, lokum, elişlemeleri, esanslı sabun, hediyelik eşya satan dükkanların arasında kafe, restoran, manav, kasap ve marketler de bulunuyor.
Şirince, Anadolu’da mutlak görülmesi gereken yerlerden biri. Yolunuz Selçuk’a düşerse, biraz vakit ayırın Şirince’yi görmek için…