Brugge; Belçika’da Batı Flander (Flaman) bölgesinin başkenti. Adının flamanca köprü kelimesi olan brucge den geldiği tahmin ediliyor. Taşla döşenmiş sokaklarıyla tipik bir ortaçağ kenti, Brugge. Bir balıkçı kenti olmasına rağmen, Kuzey Denizi kıyısına 14 km. uzaklıkta. Brugge, 14. yüzyılda bir kaç kanalla Kuzey Denizine bağlanmış. 17. yüzyıla kadar önemli bir ticaret merkezi. Özellikle yün kumaşların ticaretinin yapıldığı yer.
Brugge kenti ortaçağdaki görünümünü hiç değiştirmemiş ve büyümemiş de. İkinci Dünya Savaşında zarar görmemiş. Dairesel formda olan kenti çevreleyen çember şeklinde ana bir kanal ve kentin içinde bu kanalı karşılıklı birbirine bağlayan çok sayıda kanal var. Bu nedenle, Amsterdam ve Hamburg gibi Kuzeyin Venediği olarak da anılıyor. Kanallarda motorlu bir tekne ile gezmek çok keyifli. Ücreti 7 Euro. Kentin taş döşeli sokaklarını, faytonla gezmek de ayrı bir keyif. Brugge, zamanımızda bir sinema platosu gibi. İnsan kendini geçmişte yaşıyor gibi hissediyor. Evler bitişik düzende, 3 katlı, dar ve dik merdivenli. Büyük eşyalar; binanın cephesinde, çatıya yakın bir noktada bulunan makaradan geçirilen halat yardımıyla üst katlara çıkarılıyor.
Kentin meydanında bulunan Belfry Çan Kulesinden tüm kent görünüyor. 83 m. yüksekliğinde, 366 basamakla çıkılıyor, giriş ücreti de 8 Euro. Bir diğer görülmesi gereken yer Our Lady ve St. Salvador Katedrali. Brugge’un en yüksek binası, 122 m. lik kulesiyle. Burg Meydanında Belediye Binası ve Piskopos Sarayı yer alıyor.
Belçika’nın her yerinde olduğu gibi, Brugge’da da çikolata ve dantel dükkanları her yerde, Türklere ait döner kebapçılar da. Birasını, şekerlemelerini ve waffle’ını da tatmak lazım.
AYAK İZLERİM 