RONDA, İSPANYA

Ronda, Endülüs Bölgesinin güzel kentlerinden birisi. Malaga’ya bağlı ve 100 km. daha batıda. Sierra Nevada dağlarının üzerinde, Guadalevin ırmağının geçtiği El Tajo kanyonun iki yamacında kurulu. Nüfusu 35.000 civarında. Geçmişi Romalılara kadar gidiyor. Dağlarla çevrili olduğu için de adı Ronda (İngilizce Round).

Eski Ronda, bir kayalık tepenin üzerine kale olarak kurulmuş. Endülüs Emevi Devletinin yıkılışında, Mağribilerin terk ettiği son yer. Aslında tam bir terk etme olayı da değil. Mağribiler,  İspanyollarla Ronda’yı silahsız bir şekilde terketmek konusunda anlaşıyorlar. Ertesi günü İspanyollar, verdiğimiz söz dün içindi diyerek, silahsız Mağribileri katlediyorlar.

Eski Ronda tarafından girdim, kente. Arnavut kaldırımı döşenmiş dar ve dik sokaklardan geçtim. Eski Ronda’nın merkezine ulaştığımda sola çıkan bir yokuş bir meydanda sonlanıyordu. Sağımda 14. yüzyıldan kalma, köşeli minaresiyle eski bir mağribi cami olan Santa Maria La Mayor katedrali, solumda da meydana bakan yüzü çift revaklı Palacio Mondragon belediye sarayı. Bir ara, Ferdinand ve Kraliçe İsabella’ya da ev sahipliği yapmış

Ana yoldan devam edildiğinde El Tajo kanyonu üzerinde bulunan  Puento Nuevo köprüsüne ulaşılıyor. Eski ve yeni Ronda’yı birleştiren köprülerden birisi Puento Nuevo yani yeni köprü. 11. yüzyılda yapılmış olan eski köprü Puento Vieja biraz daha aşağıda ve bugün kullanılmıyor. Üçüncü köprü ise, Puento Romano. Puento Nuevo köprüsü, yeni köprü olarak adlandırılsa da 200 yıllık bir köprü. Kireç taşlarından yapılmış. Kanyon tabanı, köprüden 120 m. aşağıda ve 365 basamakla iniliyor. Köprü ayakları zindan olarak kullanılmış.

Köprüden geçildikten sonra yeni Ronda’ya ulaşılmış oluyor. Karşımıza çıkan Plaza de Espana (İspanyol Meydanı) meydanının arka tarafında, boğa güreşlerinin yapıldığı, İspanya’nın ilk ve en eski arenası bulunuyor, Plaza de Toros. 1785 yılında inşa edilmiş. Bir çok ünlü boğa güreşçileri burada yetişmiş. İspanyollara boğa güreşini öğretenler Mağribilermiş (8. yüzyıl). Arenadaki tribünlerin altı müze olarak düzenlenmiş. Boğa ahırları, arenanın arkasında yer alıyor. Arena’ya girdiğimde tribünler tabii ki sessizdi. Boğa güreşi zamanı tribünler insanlarla dolu, rengârenk flamalar, bayraklar, arenada picadorlar, toreador (matador) ellerinde renkli pelerin (muleta) ve kılıçlar ve boğa bütün ihtişamıyla. Ama ben sevmem bu katliamı. Dünyada da boğa güreşine karşı bir tepki var. Şimdilerde sadece Eylül ayında boğa güreşleri yapılıyormuş. Diğer zamanlarda arena; konserlere ve gösterilere ev sahipliği yapıyormuş.

  

Ronda’yı ziyaret eden ve bir süre burada yaşayan sanatçılar da var. Bunların en bilineni Amerikalı yazar Ernest Hemingway. İspanyol iç savaşına katılmış. ” Çanlar Kimin İçin Çalıyor ” adlı romanında (1940), Plaza de Espana meydanını ve Ronda’yı anlatırken, mermi harcanmaması için faşistlerin, arkadan elleri bağlanmış durumda, 120 m.lik Tajo kanyonuna Cumhuriyetçi gerillalar tarafından, atıldıklarından da bahseder. Plaza de Espana’yı gezerken, Hemingway’in yazdıkları gözümün önüne geldi. Fransız yazar Alexander Dumas ve Amerikalı sinema oyuncusu Orson Welles de Ronda’dan geçen sanatçılardan.

Ronda ile ilgili diğer fotoğraflarım, aşağıdaki ”Görseller” bölümünde…

GÖRSELLER:https://photos.google.com/share/AF1QipOhVXySY3SFTRpTlX1JSnXis7aFzLsjPXhMXTAdd6elBFkafNxsRM5CpW7TSRwZ0g?key=TVJYWEZiSnBlVVZNSDZFOTJmSVI2Q08zRzUwdV93

4 comments

  1. Bu yazınızı da çok beğendim. Fotoğraflar çok güzel. Özellikle boğa heykeli olanı beğendim. Bundan sonraki yazılarınızı bekliyoruz…

    Liked by 2 people

Yorum bırakın