Geleneksel Merzifon Evleri, genel olarak iki-üç katlıdır. Yüksek tavanlı olup, ortada bir sofa, bazen bu sofaya bağlı bir eyvan (iki oda arasında sofa ile irtibatlı bölüm) bulunur. Dört köşesinde sofaya açılan odalar, odalar arasına da mutfak yerleştirilmiştir. Mutfakta kullanılan kap kacak gibi malzemeler gömme dolapların içine yerleştirilir. Hatta, ocak bile dolap içindedir. Dolaplar kapatıldığında, mutfak bir oda gibi görünür. Odalardan biri, genelde giriş kapısına yakın büyük oda misafir odası olarak düzenlenir. Diğer odalar, ebeveyn ve varsa gelinlerin odası ve mutfağa bitişik oda da günlük oturma odası olarak tefriş edilir. Odalarda pencere önlerinde boydan boya sedirler vardır. Üzerinde minderler, halı kaplı ot yastıklar ve kırlentlerle rahat bir oturma olanağı sağlar. Bu nedenle de genel olarak evlerde mobilya (oturma grupları) olmaz. Sedirlerin altları kapalı olmakla birlikte bazı evlerde dolap düzenlemelerini de görüyoruz. Evlerde yüklük denilen asıl dolaplar, iç taraftaki duvarlara gömme şeklinde yer alır. Odalarda bazı yüklüklerin içinden arka taraftaki hamam bölümüne geçilir. Hamam bölümünün yüklükten başka çıkışı yoktur. Evler ocak da denilen şöminelerle ısıtılır. Daha sonra soba ve kuzineler de kullanılmaya başlanmıştır. Ocağın üzerinde genişçe bir raf, rafın sağında ve solunda ikişerden toplam dört niş vardır. Ocakla birlikte hepsini çevreleyen bir kemerle cephe süslenmiştir. Nişler, aydınlatma aracı olarak gaz lambalarının konulduğu yerlerdir. rafın hemen üstünde ve tam ortada ,arkasından geçen bacayı açıp kapatmakta kullanılan klapenin kolu bulunmaktadır. Bu düzeni tek katlı veya tek katı kullanılan evler için söyleyebiliriz. İçeriden bir merdivenle üst kata çıkılır. Üst katın planı da alt kata benzer. Tek farklılık, üst kata çıkan merdiven kovasının işgal ettiği alandır. Üst kat tamamen aile kullanımına aittir. Mağaza tabir edilen bodrum katı mutlak surette bulunur. Burası kışlık yakacak odunların istif edildiği, yine hazırlanan kışlık yiyeceklerin, araç gereçlerin konulduğu yerlerdir. Buraya konulan şinavat’ta (şirevet) üzüm ezilir, şireden (şıra) pekmez, sirke yapılır. Kabala denilen içinde bölmeleri olan üstten kapaklı ahşap dolaplarda ise bulgur, yarma, sıkma tarhana, nohut gibi kuru yiyecekler saklanır. Turşu küpleri de burada muhafaza edilir. Bodrum bölümü, sokağa tamamen kapalıdır. Bahçeye bakan tarafında az da olsa pencereleri bulunmaktadır. Birkaç basamakla inilir, zemine yarı gömülüdür. Karanlık ve serin olur. Bodrumun üzerindeki ilk kata birkaç basamak merdivenle çıkılır. Kapı üst pervazına uğur sayılan ya da nazardan koruduğuna inanılan at nalı, kaplumbağa kabuğu (bağa) asılır. Bir üzerlik demeti de evin bir başka köşesine konulur. Bazı evlerin kapılarının üstünde veya yanlarında kırmızı, yeşil ve lacivert camların olduğu pencereler vardı, dekoratif anlamda. İlk katın sokağa bakan duvarlarında pencere bulunmaz. Bu katın pencereleri avluya (genelde bahçedir) bakar. Üst katın pencereleri hem sokağa bakar, hem de avluya bakar. Bu yaklaşımda, aile mahremiyeti ön planda tutulur. Pencereler dikine dikdörtgendir. Üst yarısı sabittir. Alt yarısı yan kenarlardaki yatak içinde yukarı kalkarak pencere açılır. Açıldıktan sonra yan duvarlardaki mandalların üzerine oturtulur. Yani, giyotin pencereler.
Geleneksel Merzifon Evlerinin temeli, bodrum katı yere yarı gömülü olacak şekilde açılır. Binanın ana iskeletini oluşturacak ağaç dikmeler öz tabir edilen yörenin çam ağaçlarından seçilir. Kabukları sıyrılmış reçineli bu özler çürümeye dayanıklı ve uzun ömürlü olurlar. 40-50 cm. çapındaki bu dikmelerin altına büyük kalın, altı ve üstü düz taş pabuçlar (sömel) konulur. Üzerine dikilen öz ağaçlar birbiriyle yatay ve çapraz kalaslarla bağlanır ve iskelet çatılır. Katların zemini de birbirine paralel kalaslar çatılarak oluşturulur. Bunların üzeri de yine ahşapla kaplanır. Ahşap kaplamada, genelde daha sert bir ağaç doğal haliyle (verniksiz, cilasız) kullanılır. Zemin kirlendikçe de sabunlu su ve tahta fırçasıyla temizlenir. Geleneksel evlerin inşaatında ahşap bağdadi tekniği uygulanır. Ağaç dikmeler arasına içeriden ve dışarıdan yatay olarak, aşağıdan yukarıya doğru ince çıtalar aralıksız bir şekilde çakılır. Bu çıtalar içeriden ve dışarıdan, yörede tatlı kireç tabir edilen alçı esaslı sıvayla kaplanır. Böylece, ağaç dikmelerin kalınlığı kadar çıtalar arasında yaratılan boşluk, hem binanın duvarını oluşturur, hem de iyi bir. izolasyon uygulamasıdır. Deprem kuşağında yer alan Merzifon’da ağaçların esnekliği ve birbirini payandalaması da, deprem güvenliği için önemli bir faktördür.
Avlu, çoğunlukla bahçe şeklinde düzenlenmiştir. İçinde bir çok çeşit meyve ağacı bulunmaktadır. Genel olarak; elma, armut, kiraz, vişne, ayva, dut, mürdüm eriği ve çardak üstü asmayı söyleyebiliriz. Bu ağaçlar, ev halkını yılın uzun bir döneminde meyvesiz bırakmaz. Biri biter, diğeri başlar. Merzifon sokaklarında ağaç bulunmaz. Kentteki yeşili yaratan bu evin bahçeleridir ve ağaçların dalları, evin mahremiyetini sağlayan yüksek bahçe duvarlarının üzerinden sokaklara da uzanır. Geçmişte su şebekesi olmadığından, bu evlerin bahçesinde bir kuyu ve bir tulumba mutlaka olur. Bazı evlerde (bizim konakta olduğu gibi) mutfakta da önünde bir taştan evye (yalak) bulunan tulumbalar vardı. Evleri uygun olmayanlar mahalledeki çeşmelerden evlerine su taşıyarak ihtiyaçlarını gideriyordu. Bizim konağın su açısından daha da özel bir durumu vardı. Bahçe duvarının sokağa bakan yüzünde (Laleli Çeşme), hem de bahçe içinde bize ait bir çeşme, sulama havuzu ve bir fıskiyede sular sürekli akardı. Bunların depolaması yoktu, Tavşan Dağından gelen kaynak suyuydu. Merzifon evlerinde, avluya, çift kanatlı büyük bir kapıdan girilir, arnavut kaldırımı döşenmiş taş yoldan eve geçilir. Bu yolun çevresinde çiçek tarhları ve meyve ağaçları bulunur. Yaz akşamları oturulacak, hatta yemek yenilecek çardak veya kameriyeler de olur. Kapılar; kalın ve meşeden yapılır. Büyük plakalar yan yana getirilir ve arkadan demir kuşaklar önden perçinvari iri başlı çivilerle tutturularak kanatlar oluşturulur. Kapı üzerinde döküm ya da soğuk çekme metalden (demir, pirinç, bronz) yapılmış tokmaklarla kapı çalınır. Kapı kilidine bağlı bir ip vasıtasıyla, bahçeyi kat etmeden, kapı açılır. Kanatlı kapıdaki büyük kilitler, üzerinde büyük ve küçük anahtarla açılmasını sağlayacak mekanizmaya sahiptir. Büyük anahtarın adı ”frek” (muhtemelen Fransa’dan getirildiği için, frenk gömleği gibi) küçük anahtarın adı da ”çıt” dır. Bazı evlerde bahçenin bir köşesinde fırın da vardır. Genelde fırınlarda ev halkına bir hafta yetecek miktarda ekmek yapılır. Bu imkana sahip olmayan komşu aileler de, yaptıkları çörek, kete tepsilerinin yanı sıra keşkek çömleklerini de getirirler, fırına.
Geleneksel Merzifon Evlerinden günümüze kalan bazı evler restore edildiler. Bu restorasyon sırasında geleneksel malzeme bulunmasında da sorunlar yaşanıyor. Yukarıda anlattığım bir çok detayla ilgili fotoğraf da çekemedim. Fotoğrafları çekerken de evlerin içine giremedim. Ama yeterince anlattığımı sanıyorum, sevgili dostlar.
Gozlerimde canlandi birden,tüm cocuklugum,sokaklarında özgürce koşup oynadığım guzel memleketim .En güzel zamanında yaşadım belki ,kışın kaydığımız ,yazın geceleri bile tenekeli saklambaç oynadığımız sokaklarında tek tük araba gecerdi .O sıcacık Ağustos gecelerinde askeriyeden yayılan müzik sesleri ,hala kulaklarımda….
BeğenLiked by 1 kişi
Merzifon benim .Dünyalara değişmem. 60 ların gül kurusu akşamları… okulum arkadaşlarım. Şimdi hepsi kaf dağının arkasındaki maşallah ülkesinde kaldı. TARIK ALTUNEL.
BeğenLiked by 1 kişi